13.12.2013 “Biz oraya gol atmaya gitmedik ki” demişti ya eski Sivassporlu Mehmet Yıldız şike soruşturmasına yansıyan tapelerde, Trabzonspor da dün benzer bir havada sahaya çıkmıştı Roma’da.
Grup liderliği için beraberliğin yettiği bir ortamda çok da yadırganacak bir düşünce değil. Beraberlik yetiyor olsa dahi oyun içinde “Çanakkale geçilmez” i oynayan bir takım yoktu. Oyunun temposu iyi ayarlandı ve toplamda 10 dakikalık bölüm haricinde önemli bir baskı yemeden ve çok fazla pozisyon vermeden ve istediğini alarak tamamladı maçı Trabzonspor.
Mustafa Reşit Akçay’ın kıyafeti ne kadar güzel gözüktüyse Alanzinho tercihi de o kadar çirkin gözükmüştü gözüme maç öncesinde. Alanzinho haricinde kadroda dikkatimi çeken bir diğer husus defans 4’lüsünde hiç solak yokken forvet arkası 3’lünün tamamının solak olmasıydı. Bu bizi birçok pozisyonda sıkıntıya soktu, özellikle de hücumda. Zira biliyoruz ki Olcan sağ kanatta topu aldığında mutlaka soluna çeker. Rakip oyuncular bunu bizim kadar bilmiyor olabilirler ama öğrenmeleri fazla vakit almıyor. Bu da pozisyona dönüşebilecek ataklarda üretim yapmamıza engel oluyor. Aykut Demir’in hücum performansı(!)ndan bahsetmiyorum bile…
İlk maçta skor 3-1 iken çok müsait pozisyonda kaçırdığı golle İtalya deplasmanının turistik geziye dönüşmemesinin en büyük sebeplerinden olan Alanzinho’yu “Buyur, telafi et” der gibi sahaya sürmüştü Mustafa Hoca ancak Alanzinho’nun bunun söylenileceği doğru futbolcu olup olmadığı tartışılır. Bununla birlikte Alanzinho’nun performansının arkadaşlarının çok gerisinde olmadığını da söyleyip hakkını teslim edelim. Hücuma hemen hemen hiç destek veremedi ve adeta “sol ön libero” gibi oynadı ancak maçın kırılma anlarından birinin kahramanı oldu rakip oyuncuya çektirmediği şutla.
Trabzonspor’un oyun karakteristiği belli temposuz bir oyun, hücumda çoğalamayan ve oyunun inisiyatifini rakibe veren bir takım. Oyun inisiyatifi konusunda dün başarılı bir sınav verildi zira 4 dakikalık uzatmayı bile baskı yemeden atlatabilen bir takım vardı dün. Oyun içinde de pas oyunu dönem dönem iyi oynandı. Pozisyon üretmekte zorlanan bir takım için duran topların önemi büyüktür ancak Trabzonspor duran toplardan da hiç skor üretemiyor. Sene başından beri duran top golü olan tek stoper Mustafa Yumlu. Hem de çoğu zaman Bamba-Mustafa-Aykut birlikte oynamalarına rağmen.
İyi ve istekli bir Colman’ın Trabzonspor için ne kadar önemli olduğunu dün bir kez daha gördük. Colman’ın motivasyonunu üst seviyede tutmak ve bu verimi istikrarlı bir hale getirmek de teknik ekibin işi. 
Henrique’deki basit oynayamama hastalığı devam ediyor. Hep sıradışı şeyler deniyor ve çoğu denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyor. Hücumda çoğu zaman yalnız kaldığı için üretemeyen bir takım olmamızdaki tüm sorumluluğu Henrique’ye yükleyemeyiz ancak basit oynaması gerektiğinde basit oynasa ve rakibin içinden geçme çabalarına bir son verse çok güzel olacak. (Henrique’nin çocukluk kahramanı Casper olabilir mi?)
“Kura şansı” demek seribaşı takımlar arasından İtalyan takımı çekmek demek belki de. Inter’den sonra Lazio’yu da kötü zamanında yakaladık ve gerekli puanları alarak grubu lider biterdik. (Sözkonusu 2 İtalya deplasmanında gol yemediğimizi de anti parantez belirtelim.) Kötü zamanlarında olmalarının yanında İtalyan takımların bizim için cazip olan tarafları oyunu –tıpkı ligimizdeki gibi-genel itibariyle düşük tempoda oynamaları.  Dün özelinde hemen hemen hatasız oynayan Trabzonspor defansına, grubun namağlup ve lider bitirilmesinde ise emeği geçen herkese teşekkürler. Aynı motivasyonun ligde varolup olmayacağını ise Pazartesi günü göreceğiz.