Ben kendimi bildim bileli Trabzonspor'a aşıktım. Adım gibi benim sıfatım oldu Trabzonsporluluk. Her olduğum yerde benimle beraberdi. Çünkü o bir futbol takımı değil, bir duruşun, bir varoluş mücadelesinin adıydı.
Yıllar sonra ona hizmet verme şansım oldu. Hayatımın bir günü olmamıştı ki, onu düşünmeden, onun için hayaller kurmadan, onun için fikirler üretmeden geçsin. İşte yıllar içinde biriktirdiklerimi, hayatımın her alanından aldığım deneyimimi aktarabileceğim, bir faydam olabilecek bir mecram olmuştu. Şimdi hayaller aleminde yaşar gibiydim. Zamanında duvarımda posteri asılı olan efsanelerle aynı masalara oturuyor, onlarla toplantılar yapıyor, beraber projeler üretiyordum. 
Bir ağaç gibi tek ve hür olmak önemli, ama kardeşlerle dolu bir ormanda değilsen, bir şey değiştiremiyorsun. Bir şeyler değiştirmek için birlik olmak gerekiyor. 
Öyle bir birliğin parçasıydım ki... Eğilmeyen, bükülmeyen, yılmayan, uyuşmayan, doğru bildiğini esirgemeyen, kafasının kopacağını bilse vaz geçmeyen. O yüzden dosta gurur, düşmana korku veriyordu. 
Çok sıkıntılı günleri, çok keyifli günleri beraberce yaşadığım, bu yolun yolcuları kardeşim oldu. İnsana özgü pek çok şeyi öğrendim. Bir şeyler aldım, bir şeyler verdim o kardeşlerimle. Hayatımın 10 yılı bu mücadele ile, bu çalışma ve bu paylaşma ile geçti. Ziyadesiyle mutluyum. Beraber çalıştığım tüm arkadaşlarıma bu güzel 10 yıl için teşekkür ederken, artık hizmetinde olmadığım bu oluşumun tüm Trabzonsporlular tarafından göz bebeği gibi bakılmasını salık vererek, daha nice 15 yıllar diliyorum.
Nice yaşların olsun, Trabzonsporlular'ın Gür ve Özgür Sesi!