Selam
21.08.2016 Yiğit Gayretli'nin kaleminden, Kasımpaşa maçı değerlendirme yazısı...
SELAM
Vallahi özlemişiz... Kahır da çektirse, çileden çileye de gark etse özlemişiz vesselam. 
Bu selam sezona galibiyetle başlayan Trabzonspor’dan hem bize hem de küstürdüklerine gelsin dileğim... Bu sezon sayılara çok boğulmadan, çok da tek düze kalmadan, görebildiklerimi aktarmaya çalışacağım. Umarım hep güzellikleri anlatmak için basarım tuşlara...
Gelelim sezonun ilk maçına. Yanılmıyorsam 2012 yılından bu yana ligde mağlup edemediğimiz ve geçen sezonun kapanışında bizde acı bir hatıra bırakan Kasımpaşa ile karşılaştık. Bizim aksimize onlar, geçen sezondan çok daha güçsüzler. Kilit oyuncularını kaybettiler ve her ne kadar Rıza Çalımbay ile yola devam ediyor olsalar da uyumsuz ve yeni bir takımlar. Biz ise yeni bir takım olmamıza rağmen yeniliğin verdiği tazelikle “mücadele” etmek isteyen bir takımız.
Dün akşam yaşanan bir organizasyonsuzluk silsilesiydi. Böyle olduğu için iki takımı da ipe çekemeyiz tabi. Yalnız fizik ve kondisyon olarak üstte kalan takımın, beceri farkıyla maçı alacağını tahmin etmiştik ki oklar tamamen Trabzonsporumuz’u gösteriyordu bu anlamda. Maçın tamamında istekli ve diriydik. Bu durumun oluşmasında, beklentilerin biraz dışında bir kadro sahaya süren teknik direktörümüz Ersun Yanal’ın payı büyük. Tek tek tüm oyuncular için kritik yapmak doğru değil henüz ilk maçtan ama Güray tercihi geçiş süreci için doğru gözüküyor. Taşlar yerine oturduğunda, hücumu daha çok isteyen bir Trabzonspor göreceğimizden şüphemiz yok. 
Şimdilik oyunun iki yönünde denge kurmaya çalışan, koşan, rakibi bunaltan top rakibin orta sahasındayken pas opsiyonlarını, kanat elemanlarındayken de pres yoğunluğunu artıran bir Trabzonspor vardı sahada. Tempo olarak çok düzensiz olmamıza rağmen, bilhassa geçen sezon yaşananlar sonrası hasret kaldığımız istek ve arzusu had safhada olan takım özlemimizi gidereceğiz gibi duruyor. 
Koşu mesafeleri gibi sayısal değerlerin çok önemi olduğun düşünmediğimden, takımın blok halinde ne yaptığına odaklandım maçı izlerken. Önde yakalandığımız bazı pozisyonlarda defansın yerleşimi tedirgin etse de topun arkasına geçebildiğimiz ve yerleştiğimiz anlardaki genel pozisyon alma konusu başarılı sayılabilecek düzeyde. Buradaki tek eksiğimiz, Okay’ın bu tip durumlarda stoperlerin arasına fazlaca girmesiydi. Stoperleri ile mesafeyi iyi ayarlamalı. 5-8 metre aralığındaki uzaklık ideal olandır. Zira oradan rakibe haddinden fazla şut şansı verdik. Pas ayakları veya şu ayakları biraz becerikli olsa, sıkıntılı bir sezon başlangıcı yapmak kaçınılmaz olurdu.
Topa sahip olduğumuz anlarda ise bütün halinde hücum etme isteğimiz gayet güzel. Oyunu istediğimiz mesafede oynayacak ve çeşitli hücum varyasyonları deneyecek organizasyon becerisine henüz sahip değiliz. Maç içindeki dalgalanmaları da hesaba katınca hücumsal anlamda kısır kaldığımız dakikalar normalleşiyor. Bu bilgiler ışığında bile, özellikle sol kenardan yapılan denemeler kıymetliydi. 
Çekilen organizasyon sıkıntısının aşılacağı birkaç aylık süreçte uygulanacak plan ise belli oldu   şok pres ve alan daraltma. Özellikle sezgisi ve pres gücü yüksek oyuncularımız (Suk, Muhammet, Onazi, Bero gibi), top kullanma becerisi çok yüksek olmayan defans ve orta saha oyuncularını yakaladıklarında bunu iyi seviyede uyguluyorlar. Ekici’nin dahi kora kor   ikili mücadeleye girerek top kazandığını gördüğüm birkaç pozisyon oldu ki bu ciddi anlamda sevidirici. Bu şekilde iki pozisyona girdik ki birisi kilidi açan goldü.
Çok iyi değildik, çok istekliydik velhasıl. Öyle abartılı ve şaaşalı cümleler şu an için erken ve hak da değil. Ama takım ışık veriyor ki bu bizim için daha değerli...
Bitirirken iki kelam da zemin ve Avni Aker için edelim. Avni Aker’e veda etmek demek hüzün demek. Üzülüyor insan... Yalnız sırf veda edileceği için zemin de bu kadar kendi haline bırakılmaz, bırakılmamalı. Tam Akyazı’ya geçerayak o bozuk zeminde bir futbolcu veya Avni Aker’e veda ederayak bir maç kaybetmenin karşılığı hoş olmaz! Aman dikkat!
Yiğit GAYRETLİ
Etiketler: