Son Topa Kadar
29.01.2018 Oğuz Zeytin Yazdı
Baş antrenörümüz Ozan Bulkaz, Beşiktaş Sompo Japan karşısında Alper ve Bora’lı
beşle maça başlayarak rotasyonda değişikliğe gitti ve Eldridge, Harris ve
Obekpa’yı kenardan getirip hamle şansını arttırmaya çalıştı.
Rakibimiz maç boyunca tam sahada baskılı savunma yaparak tempoyu arttırmamıza
engel oldu. Sezonun ilk devresindeki görüntümüzden farklı olarak daha sabırlı
hücum ederek, topu boyalı alana indirmekte ısrar ettik. Böylece çembere yakın
atışlardan sayı aradık. Hücum ribaundlarında etkili olduk. İlk çeyrekte Green
ve Harris’le iki geçiş hücumlarında yaptığımız basit hatalardan ötürü skor
bulamamak ivme kazanmamıza engel oldu. Vasiliauskas’ın hiç şut kullanmadığı bu
periyodu 15-19 önde tamamladık.
İkinci çeyrekte Kyle Weems’i 4 numarada tercih eden Ufuk Sarıca’ya karşı
Bulkaz’ın hamlesi Harris’in PF oynadığı beşimizdi. Palacios’un her şutunu risk
edip gömülü bir savunma yaptık. Palacios 0/5 atınca Sertaç oyuna döndü ve
ağırlığını koydu. Onun Obekpa’ya karşı üstünlüğüne Diebler’ın üç üçlüğü
eklenince Beşiktaş öne geçti ve devreyi 42-37 önde kapattı.
Üçüncü çeyreğin başında savunmadaki mücadelemizin karşılığını hücumda alamadık.
Her iki takımın da tıkandığı dönemde Sertaç’ın etkili oyunu fark yarattı. Skor
51-47 iken Eldridge’in bloğuyla başlayan hızlı hücumu ilk yarıdaki pozisyondaki
gibi Green bitiremedi, turnikeyi kaçırdı. Bu aksiyonun devamında 7-0’lık
Beşiktaş serisi geldi ve fark çift hanelere çıktı. Tam “maç koptu” derken
krizden Eldridge ve Vasiliauskas’ın şutlarıyla çıktık. Diebler kenardayken Ozan
Hoca’nın alan savunması hamlesi akıllıcaydı. Son çeyreğe 58-55 geride girdik.
İlk periyotta top kullanmayan Vasiliauskas hünerlerini (!) son çeyreğe
saklamıştı. Maç başında bahsettiğimiz sabır, dar rotasyonun getirdiği yorgunluk
ve artan adrenalinle yerini saçma tercihlere bırakmıştı. Ve başrolde
Vasiliauskas vardı. Dört uzak mesafeli şut (Yalnız biri isabetli), üç top kaybı
ve Josh Adams savunmasındaki zaafıyla sırıttı. Buna karşın takım halinde, geçen
yılın finalistinin salonunda son topa kadar mücadele ettik. Fakat yeterli
olmadı: 78-74.
Mücadele, yardımlaşma, efor alkışı hak ediyordu. Zaten önceki maçlarda
görememekten şikâyet ettiğimiz şey bu değil miydi? Obekpa’yı, Vasiliauskas’ı
yani kendi eksiklik ve hatalarımızı konuşuruz, hep konuştuk. Olaylı F. Doğuş
maçında bile hatırlarsanız, durum muhakemesine kendimizden başlamıştık. Ancak
Beşiktaş maçında son zamanların en aleni hak gaspına maruz kaldık. Belki futbol
takımının yoğun gündemi bu durumu gölgeledi. Belki de rakibin adı ve renkleri…
Maçtan önce Burak Dereli ve Uğur Berkin’in hazırladığı PodCast’te Beşiktaş’ın
kötü durumda olduğunu son Aris maçı ışığında açıklamaya çalışmıştım. Buradan
hareketle, kazanma ihtimalimiz düşük de olsa maça ortak olabileceğimizi izah
etmiştim, öyle de oldu. İşte burada devreye baş hakem Fatih Arslanoğlu ve
arkadaşları girdi. Milli takım koçunun takımının korunduğu bir gerçek. İki
gündür basketbol medyasında buna kim dokunacak, kim kalem oynatacak diye
bekliyorum. Yok! Üstelik açık kanaldan yayınlandı bu karşılaşma. Eldridge’in
Sertaç’a bırakın temasını, hamlesi yok: Hakem görmediği (Çünkü olmayan) faulü çalıyor.
Pozisyonun gayet açık tekrarında yorumcu Sayın İhsan Bayülken “Faul yokmuş”
diyemiyor. “Yani” diyip geçiştiriyor. Ne demek yani Sayın Bayülken? Bunun
devamında Sertaç’ın Eldridge’e hareketliyken teması faul iken verilmiyor.
Sonra… Eldridge penetre sonrası, “arkası dönük” şekilde pota altındaki hakemin
ayağına basıyor. Ve kendi bileğinin dönebileceği pozisyonda acıyla yere
yığılıyor. Yerden sekerek kalkıyor. Maçın anlatıcısı Sayın Gökhan Çetinbaş
“Futbolda olsa kırmızı kart” diyor. Ne espri ama!.. Yine bir başka pozisyonda
hakemler, aksiyon alanında olmayan Eldridge’e faul çaldılar. Palacios’un net
sportmenlik dışı faulünü vermediler. Obekpa’yı Kenan’ın ribaund mücadelesinde
çekmesine, pozisyondaki aktif hakem önü açık olmasına rağmen çalmadı. Farkı
kapattığımız anda İhsan Bayülken “Trabzon erken mi yakaladı” diye endişesini
dile getirdi. Maçın kritik anında Harris’in basketinin iptal gerekçesi ekrana
yansıtılmadı. Vasiliauskas’ın penetrede faul beklediği ve devamında itiraz edip
teknik faul aldığı pozisyon gösterilmedi. Sizce de bir maç için fazlasıyla
“sorunlu” değil mi?
Ancak güne damgasını vuran ifade şuydu: “Allah’tan Beşiktaş’a geldi top
sonunda.”
Şimdi sözü TBF, basketbol camiasının resmi ve gayr-ı resmi mensuplarına
bırakıyorum. Biraz vicdan kaldıysa eğer, bunun bir spor olduğunu hatırlarlar ve
yanıtlarlar. Sizler böyle davranarak mı basketbolu Anadolu’ya yayacaksınız? Bu
rezilliklerin yaşandığı ortama mı sponsor çekeceksiniz? Çocukları, aileleri
hangi yüzle davet edeceksiniz salonlara?
Biliyorum, yine kimse cevap vermeyecek. Ve basketbol tarihimizde üstü örtülmüş
nice kirli maçtan biri olarak tozlu raflardaki yerinde unutulmaya bırakılacak.
Etiketler: Basketbol, Köşe Yazısı, Oğuz Zeytin