Balçıkla Sıvayamadınız!
14.06.2010 Sahada Fenerbahçeliler’in dillere destan olan (!) iki dakikalık şampiyonluk kutlaması kadar bile sevinmesine, gurur duymasına fırsat vermezler. Başarıya bedel ödettirirler.
2005 yılında Kadıköy’de oynanan Fenerbahçe maçı bizler için oldukça önemliydi. Zirve yarışındaydık ve Nisan ayının son günlerinde oynanan bu maç bizim için son dönemece girilirken çok büyük önem taşıyordu. Keza Fenerbahçe için de öyle. Cem Papila’nın futbol kurallarına tam 17 defa getirdiği yenilikçi (!) yorumlar ile maçı kaybetmiş, üzüntü içindeydik.
Teknik Direktörümüz Şenol Güneş’e basın toplantısında hakemle ilgili yorumu sorulduğunda oldukça değişik ama bir o kadar da hedefi bulan bir açıklama gelmişti. Tüm futbol camiası nasıl bu kadar gaddarca hakem kararlarıyla alaşağı edildiğimizi sorgularken Şenol Hoca eleştiriyi kendi oyuncularına getirirken hedefi de onikiden vuran şu cümleleri söylüyordu:
- Bu maçta hakemin maçın atmosferinden ve Saraçoğlu Stadyumu’ndan etkilenebileceğini konuşmuştuk oyuncularımla. İkili pozisyonlarda çok dikkatli olmaları gerektiğini de söylemiştim onlara. Maalesef bunda başarılı olamadık!
Aslında o akşam için hakeme daha ağır şeyler söylenemezdi ama öyle bir üslupla ve öyle seçilmiş kelimelerle söylemişti ki, bu kelimelere verilebilecek bir cevap yoktu.
Şenol Güneş bu takımda futbolcu, kaptan ve teknik direktör olarak görev aldı. Kazanılan kupaların %90’ında da kupa töreninde yer aldı, ter akıttı, emek verdi. Hani “en büyük Trabzonsporlu kim” sorusu var ya? İşte bu çok gereksiz soruya verilmesi gereken sadece bir tek cevap olsa, belki de o Şenol Güneş olmalıdır.
“Türkiye’nin en büyük futbol adamı kimdir” diye sorulsa onun cevabı da kanımca yine Şenol Güneş olmalıdır. Onun kadar çok apolet taşıyan bir futbol adamı daha yoktur Türk Futbolu’nda. Ülkede genel alışkanlık olduğu üzere kariyeri de, başarıları da hep tartışmaya açılır nedense.
Bu büyük futbol adamı bu sene bir kere daha dersler verdi Türk Futbolu’na ve camiaya. Kimi bu derslerden pay çıkardı, kimi inatla eski ön yargılarının gardiyanlığında kendi dar kafalarının içinde hapsoldu.
Kupa kutlamalarında yüzü güldü, dert oldu bazılarına. Alışmamıştık onun bu kadar içten, mutlu gülüşüne. Onu bu gülüşe alıştırtmamıştık çünkü. Her zaferinin bedelini ödemeye mahkûm ettik onu. Her zaferin ardından bedel ödetti ona, kendi ön yargıları içine hapsolanlar. O da ödedi durdu, “neden” diye sormadan.
Trabzonspor’un başına teknik direktör olarak bu dördüncü gelişinde de bana büyük bir rahatlık yaşattı Şenol Güneş. Bizler için çok özel, çok kıymetli olan bir emanettir Trabzonspor ve bu emaneti gözü kapalı teslim edebileceğimiz kişilerin belki de en başında gelmektedir. Çünkü bu emanetin kıymetini bilmek bir tarafa, bu emanete kıymet verenlerin de en başında gelenlerden biridir. O halde Trabzonspor ona emanet edildiğinde ona zarar getirmemek için elinden gelenin en iyisini yapacağından yana kuşku da yoktur.
Peki, biraz da bu değerli futbol adamının yarattığı değer sayesinde evine ekmek götürenlerin ona karşı tavrına ne demeli?
Şanlıurfa’da basın toplantısı. Daum ile Güneş yan yana. Şenol Hoca biraz gergin görünüyor. Ben yadırgıyorum ama az sonra onun tecribelerinden dolayı baştan sezebildiği gerginlik sebebini anlıyorum ben de. Trabzon’dan gelen yerel basından muhabir ona soruyor:
- 5 Mayıs 1996, 5 Mayıs 2010. Neler söylemek istersiniz?
Şenol Hoca’nın yüzü asılıyor, ben ise olduğum yeri eritecek kadar kızıyorum. Nedir şimdi bu? Bu soruda hedeflenen nedir? Neyi öğrenmek için böyle bir soru sorulur?
Şenol Hoca bir kez daha yanıtlar: “Geçmişte yaşamıyoruz, geleceğe bakıyoruz”.
Geleceğe parıltılar saçan Trabzonspor kupayı kazanır ve sene ortasında hayal bile edemeyeceğimiz kadar yüksek bir morale ulaştırır Trabzonsporlular’ı. Tesadüf bu ya, senenin son maçı da Saraçoğlu’nda Fenerbahçe iledir. Denizlispor maçında oynanan coşkusuz, durgun futbol alınan galibiyete rağmen bizleri Fenerbahçe maçı için tedirgin etmiştir. Kupanın gelmesiyle beraber oluşan aşırı pozitif hava, beraberinde fiziksel olarak düşüşü de getirmiştir. Son maça hem mental, hem de fiziksel olarak hazırlanmak çok güçleşmiştir. Trabzon’da basın toplantısı yapan Güneş’in önüne aynı soru temçit pilavı gibi bir kere daha getirilir.
Şenol Güneş büyük bir sabırla bir daha ve bu sefer uzun uzun anlatır. Geçmişte takılmamak gerektiğini, o günlerden alınan derslerin gelecekte atılacak adımlarda kendileri için tecrübe olacağını anlatır. Soruyu soranlar ise eminim ki Şenol Hoca’nın anlattıklarından hiçbir şey anlamamaktadır. Önemli olan sansasyonel bir cevaptır belki de ama Şenol Hoca’nın bu soruya sansasyonel bir cevap vermeyeceğini anlamak için daha kaç defa sormak gereklidir bu soruyu?
Sorarlar durmadan. 1 hafta önce alınan kupa başarısının bir bedeli olmalıdır elbet.
Saraçoğlu Stadı’nda yaşananlar ve Trabzonspor’un büyük mücadelesi benim için kupanın kazanılmasından da önemlidir. Pek çoğumuz böyle düşünmese de kaybedilen bir kupanın yerine yenisi alınır fakat kaybedilen prestijin yerine yenisinin konması neredeyse imkânsızdır. Bazı kalemler için amaç Güneş’i çamurlarıyla sıvamaktır. Maç öncesi bazılarının yakışıksız, hatta ahlaksız söylemleri Trabzonspor’u çok rahat çıkabileceği bir maç yerine adeta bir Şampiyonlar Ligi finaline mahkûm etmiştir. Ve ligi kafasında bitirmiş bir camia böyle bir yükü kaldırabilecek midir, şüphelidir.
İşte bu şartlar altında Şenol Güneş ve onun elindeki kutsal emanetimiz Trabzonspor, kendini ispata çıkar Saraçoğlu’na. Oynadığı oyundan ziyade verdiği asil mücadele dillere destan eder Trabzonspor’u bir kere daha.
Üstelik sahada asil bir mücadele veren Trabzonspor, oyunu çirkinleştirmiyor, futbolcular zaman geçirmek için yerde yatmıyor, hakem oyunu durdurunca topu eline alıp gitmiyor, tribünleri gerecek hareketler yapmıyor, tüm tahriklere karşın rakip oyuncuları tahrik etmiyor, sadece oyununu oynamaya çalışıyor.
Bu başarının mimarı olan Şenol Güneş’e ise bu başarının bedeli ödettirilir Fenerbahçeliler tarafından. Böyle bir atmosferde yeni bir Anadolu Destanı yazan Trabzonspor’un komutanı basın toplantısı yaparak, kendisine abuk subuk sorular soranların gözlerinin içine bakamaz.
Yaptırmazlar basın toplantısını.
Oysa Şenol Güneş bir kere daha tarih yazmış, Türk Futbolu’nun makus talihine yön değiştirtmiştir. Konuşmak en çok onun hakkıdır o gece. Konuşturmazlar.
Sahada Fenerbahçeliler’in dillere destan olan (!) iki dakikalık şampiyonluk kutlaması kadar bile sevinmesine, gurur duymasına fırsat vermezler. Başarıya bedel ödettirirler.
Hiç sıkılmadan başarıları için bedel ödese de, o da biliyor ki, kazandıkları kariyer ve insanlık hanesine birer birer yazılıyor. Tarih onun başarılarını dar kafalara inat not ediyor.
Yeni sezon plan ve hazırlıklarının başlayacağı bu günlerde benim gibi düşünen Trabzonsporlular’ın içi oldukça rahat ve huzurlu. Zira emanetimiz için gözümüz arkada kalmıyor. Onu verebileceğimiz en emin ellere teslim ettik çünkü.
Böyle bir futbol adamımız, böyle güvenilir bir limanımız var, ne mutlu bize.
Tunga LİMAN
tliman@bordomavi.net
Etiketler: