Ekim Ayını Göremeden
28.09.2017 Oğuz Zeytin yazdı...
Szolnoki Olaj genel menajeri Marton Bader, baş antrenörü Dragan Aleksic ve bilumum oyuncuları "sezonun en önemli maçı" olarak vurguluyorlardı dün geceki karşılaşmayı. Çünkü Avrupa Kupası'nda yer almanın yolu buradan geçiyordu. İşte bu motivasyonu, Olaj'ı takip ettiğim ilk günden itibaren hissetmiştim. Dönüp bize baktığımda, baştan savma sosyal medya mesajları dışında elde tutulur hiçbir şey görünmüyordu. Ortada yönetim, front office ve koçun değerlendirmesine rastlamak büyük mucize olurdu. Evinizde sezonun ilk (hem de böylesine kritik) maçına çıkıyorsunuz, ortada doğru dürüst bir organizasyon yok. Sahi, internet sitemiz ne zaman faaliyete geçecek? Kombine biletler ne zaman taraftarlara sunulacak?
Hazır bunlara değinmişken, şu yayın faciasına gireyim. Bu kupada bütçesi düşük ama işine saygı duyan kulüpleri tanıyorsunuz. Bir YouTube kanalı üzerinden, ta İzlanda'daki maçı seyredebiliyorsunuz fakat gelin görün ki Trabzonspor yetkilileri bunun çok gerisindeler. Üstelik üç sezon önce Eurochallenge oynamış, tecrübe edilmiş. Peki hiç ders çıkarılmış mı?
Gelelim maça... Trabzonsporumuz kazandı. Ama elendi. Sadece 1 sayı averajla... Hafızalarımıza 2015'deki Nanterre maçı düşüyor. Tek fark var: O finaldi, yani yolun sonu. Emek vardı, şanssızlık dendi ve alkışlandı. Bu seferki ise henüz yolun başında yüz kızartıcı bir veda...
Rakibin 10 sayılık avantajını maçın başında eriterek direnç kazanmasını engellemeliydik. Bunun için maç önü beklentimiz
- Perry'yi tam saha baskıyla yavaşlatmak (Eldridge veya Browning'le olabilirdi),
- Vojvoda'yı Green gibi kendisinden daha uzun bir oyuncuyla savunup şutunu bozmak,
- Topu çok dolaştırmadan oynamaları ve tepe ikili oyunlarda uzunlarını kullanmalarını engellemek amacıyla (daha önce çalışıldıysa) 2-3 zone müdafaa deneyebilirdik. Böylece gardlarımızın bireysel savunma zaafını da bir nebze kapatabilirdik. Tabii ki hücum ribaund riskini alacaktık.
Karşılıklı sayılarla geçen ilk çeyreğin sonlarında Browning'in elinden bulduğumuz basketlerle ivmelendik. Olaj'ın hücumu ikili oyunlar üzerinde kurulmuş ve bu düzenin önemli parçalarından biri olan Andric daha ikinci çeyreğin başında dördüncü faulünü almıştı. Bu dakikalarda farkı 15 sayı civarına çıkarmıştık bile. Üçüncü çeyrekte ise fark 23'e kadar yükselmişti ve son 10 dakikaya 19 sayılık avantajla giriyorduk.
Buraya kadarki bölüm için aldığım notları şu şekilde özetleyebilirim: Eldridge'in Perry üzerindeki savunması etkili oldu. Üç uzunla parkede yer aldığımızda savunma yerleşimimiz sanırım en verimli düzenimize ulaşıyor. Ancak bir ara öyle bir beş vardı ki parkede (Eldridge-Yusuf-Green-Zubcic-Obekpa) üç oyun kurucumuz daha doğrusu oyun kurucu olarak kullandığımız Sarunas-Browning-Heslip benchteydi. Eldridge'in top getirdiği dakikalarda gereksiz top kayıpları yaptık. Bir de Brwoning'le Vojvoda'yı savunmak büyük hataydı, bunu ilk maçta yaşamıştık halbuki.
Macaristan'daki ilk maçın son çeyreğinde nasıl tıkandıysak, dün gece bir benzerini yaşadık. Dört dakika skor üretemedik. Koç Markovski geçen hafta mola hakkını kullanmamıştı, dün gece ise bunu akıl etti. Ancak oyunu değiştirebildi mi? Hayır.
19 farkla önde girdiğimiz devrede, rakibin uzunu ikinci çeyrekten beri 4 faulle oynamasına karşın son periyotta dışarıdan oynayıp tam 9 isabetsiz üç sayılık denedik. Bu nasıl bir kenar yönetimidir Allah aşkına? Yarı saha oyununda eline alanın şutlaması dışında alternatif bir planı yok takımın. Halbuki tempoyu ayarlayacak, gerektiğinde düşürecek, topa yön verebilecek ve deliciliği olan kısaların var. Green maç boyunca rakibe 8 faul aldırmış, onun tecrübesinden faydalanıp birebir oynatabilirsin. Yok, bunu tercih edecek bir staff yok!
Takımda pozisyon bilgisi olan doğru dürüst adımlayan tek uzun Zubcic (Green varken böyle bir stretch dört numara gerekli miydi, tartışılır. Fakat o ki şu anda kadroda, Zubcic daha çok kullanılmalı), o kenarda. Ama girmeyen faule dokunup rakibe iki sayı hediye eden Avrupa çaylağı Obekpa en kritik dakikalarında oyunda. Sarunas ve Heslip oyundayken top paylaşımında ciddi sorunlarımız var. Tam bu noktada, Browning ilk devre 17 dakika oyunda kalmış, ikinci devre 6-7 dakika... Neden?
İki maçın son çeyreklerindeki toplam skor 52-27 aleyhimize. Bunu fiziksel düşüşle mi, koçun oyuncu tercihleriyle mi, oyuncuların mental yorgunluğuyla mı açıklarız, bilemiyorum. Genel menajerin ve koçun bir izahı vardır herhalde.
"Sezon başıdır, takım olma yolundayız, koç oyuncuları tanıyor" gibi bahaneler bu tur için kabul edilemez. Çünkü takvim aylar öncesinden belli. Ona göre hazırlık dönemi, hazırlık maçı, oyuncu, antrenman, seyahat, bilet, maç yayını vs. planlamanı yapacaksın. Dünkü sonuç, net başarısızlıktır. Yıllardır olduğu gibi Trabzonspor'da başarısızlıkların bir sorumlusu çıkmayacaktır.
MAÇIN HAREKETİ: Son çeyrekte Green'in yaptığı smaç. Burada aslında yüksek tempoyla oynamayı hedefleyen bir takımda doğru oyunun akışını izah etmek gerek. Obekpa ribaundu aldı ve hemen gardı buldu. Vasiliauskas, sahayı hızlıca geçen Green'i gördü ve o da fast break'i smaçla bitirdi. Maçtaki en organize hücumumuz ve en kolay sayımız buydu...
Etiketler: #OğuzZeytin #MaçYazısı #Basketbol #TsBasket