111 Sayıya Rağmen…
24.10.2017 Oğuz Zeytin yazdı...

Basketbol Süper Ligi’nde geçen sezonki TED Kolejliler’in pozisyonunda olması beklenen Yeşilgiresun’un ilk iki haftayı galibiyetle geçmesi ve Anadolu Efes’in puan silme cezasında düzeltmeye gidilmesi alt sıra takımlarında erken tedbirlerin alınmasına sebep oldu. Aslında ligin genel karakteristiği, hemen her takımın birbirini yenebilmesi olarak gösteriliyordu. Trabzonspor bu ortama Avrupa’da elenip evinde Beşiktaş’a kaybederek girince Paul Harris hamlesi geldi. Tomislav Zubcic kendisine yöneltilen eleştirileri hak ediyor muydu, daha doğrusu takımın ilk dört resmi maçındaki ana sorun Zubcic miydi? Değildi. Üstelik Harris’in eklenmesi demek uzun rotasyonunu sayı olarak daralması anlamına geliyordu. Buna karşın, rotasyon daha dengeli bir hal alacaktı. İşte, İBB maçında bunu gözlemledik. Daha esnek bir kadro yapısı ve en önemlisi Heslip’in kenardan gelerek daha efektif kullanılabileceğini gördük.
Maça geçelim… İBB karşılaşmaya o kadar hızlı başladı ki, ilk molaya kadarki ortalama hücum süresi 11,5 saniye idi. Açıkçası bu tempo, Trabzonspor’un da yabancı olduğu bir şey değildi. Yüksek skorlu bir maçın bizi beklediğinin işaretleri veriliyordu. Savunmada vidaları biraz sıkan, topun kıymetini bilen öne geçecekti.
Trabzonspor maça Eldridge ve Green’in elinden bulduğu üçlüklerle girdi. Yine bir şut yağmuru beklerken İBB’nin yumuşak savunmasını her penetrede delen Vasiliauskas Paul Harris’i boyalı alanda besledi. Pivotumuz Deniz’in eline hücumda ilk kez değdiğinde, ilk çeyreğin yarısı geride kalmıştı. Dominant pivotlara sahip olmasak da boyalı alandan epey skor üreteceğimiz aşikârdı. Buna ikinci çeyrekte Alper’in Obekpa’ya yaptığı asistte tekrar tanık olduk. Pota altı aktifliğimiz, İBB’de Buckner’ın olmamasıyla ne derece açıklanabilir? İBB hafta içinde Romanya’da Cluj’a kaybederken rakip pivot O. Barro da Obekpa’nınkine benzer bir performans göstermişti, Buckner’ın oynamasına rağmen. Zaten Buckner ne sert ne de ribaunt özellikleri olan biz uzun. Ve İBB, dün akşamki maça kadar rakiplerinin iki sayılık atışlarına 56% ile izin veriyordu. Kısacası, içeride zaten sıkıntılıydılar.
Boyalı alanda biraz üretken olunca dış şut katkısının önemi de ortaya çıktı. Bu sezonki en az üç sayılık isabet (10) bulduğumuz maçtı İBB karşılaşması. Buna rağmen kazandık. İşte bu noktayı iyi analiz etmek lazım. Mesela haftalardır dikkat çektiğimiz, ucuz / kolay faulleri yapmadık, İBB’yi 14 defa çizgiye gönderdik (Önceki dört maçta ortalama 23 defa faul atmıştı rakiplerimiz). Ve çembere gidince biz faul çıkardık. Faullerden daha önce 13 sayılık katkı alırken dünkü karşılaşmada 23 sayı bulduk.
Üçüncü çeyreğin başı, maçın bize geldiği bölümdü. Hani yazının başında “vidaları biraz sıkan öne geçecekti” demiştim ya, soyunma odasından iyi dönen taraf bizdik. İkinci çeyreği tamamen kenarda oturarak geçiren Eldridge’in agresif savunması karşısında İBB arka arkaya beş hücumdan boş döndü ve hızlı hücumlarla 12-0’lık seriyle farkı 21’e çıkardık.
Son çeyrekte ise İBB’nin baskısına karşı zorlandık. Özellikle Vasiliauskas kenardayken top getirmede sıkıntılar yaşadık.
Gelelim Koç Markovski’nin değişik tercihlerine… “Son çeyrekte dört numarada Harris, beş numarada Green’i neden kullandık? Maçın başında Vasiliauskas ritim bulmuşken neden kenara geldi? Obekpa ilk kez faul sorunu yaşamamışken ve rakibe ters gelmişken niçin benche çağrıldı?” gibi soruların cevabını merak ediyorum. Çünkü bu tercihler sayesinde İBB oyuna tutundu. Yani bize faydası olmayan bu hamlelerle koç neyi amaçladı? Keşke maç sonraları her salondan gelen koç açıklamaları Hayri Gür’den de gelse… Sanırım tek bir basın mensubu bile o toplantılara katılmıyor!
Heslip için ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Önemli bir hücum gücü iken özelliklerinden uzak şekilde yanlış kullanıldığında takıma çok zarar veriyordu. Sakarya BB maçında ikinci devre 7/12 FG ile 19 sayı üretmişti. Dün de yine ikinci yarı sadece tek şut kaçırarak 18 sayı buldu. Tercihleri sıkıntısız olup yüksek yüzdeyle şut kullandığında savunmadaki açığı idare edilebilir. Daha açık yazmak gerekirse, Heslip doğru kullanılıp iyi oynadığı sürece Trabzonspor yüz güldürür.
Diğer paragraf ise Obekpa için… Szolnoki Olaj maçındaki kritik hataları olmasa daha sabırlı yaklaşabilirdik kendisine. İlginç bir bilgi paylaşayım, oyundayken skora en yüksek avantajı sağlayan oyuncumuz Obekpa. O parkedeyken skor takımımız lehine (+39), kenardayken (-28) aleyhimize.
111 sayıya rağmen ders çıkarmamız gereken noktalar var. Bu detayların başında, yay gerisi savunmamız geliyor. Rakiplerimize 47% ile üçlük fırsatı tanımamız ciddi bir sorun (İlk üç maç itibariyle ligin en kötüsü durumundayız). Nasıl ki hücumda, parkeye iyi yerleşip, iyi zamanlamalarla boş koridorları kullanıp şut için veya dünkü maçtaki gibi uzunlara ikili oyun sonunda kolay sayı şansı sağlıyorsak savunma da doğru yerleşip, kaymaları veya adam değişimlerini daha çok çalışmalıyız. Çünkü yediğimiz üçlüklerin çoğu boş (Rakibe en çok asist yaptıran takımız). Yeni transfer Harris’in dünkü en önemli katkısı, el gösterip bozduğu şutlardı.
Etiketler: #Trabzonspor #Basketbol #OğuzZeytin #MaçYazısı