Daha iyi olmak için...
14.11.2017 Oğuz Zeytin yazdı...
Basketbol Süper Ligi altıncı haftasında Gaziantep deplasmanındaydık. Gaziantep Basketbol, son altı maçını ortalama 102 sayı yiyerek kaybetmişti (Maç başına yaklaşık 21 fark yemişlerdi). Çıkışa geçiş maçı olarak Trabzonspor’u hedeflemişlerdi. Gaziantep Basketbol, ligin en çok dış şut kullanan takımı, bu noktada Trabzonspor’la birbirlerine benziyorlar. Yay gerisini savunma zaafları da benzerdi. Ribaunt sıkıntısı yaşayan, rakiplerine top kaybı yaptıramayan bir takım Gaziantep. İşte bu savunma yumuşaklığından faydalanıp maçın başında yapacağımız atakla dirençlerini kırmalıydık. Çünkü sokacakları şutlarla oyunda kalmayı başarabilirlerdi.
Trabzonspor’a baktığımızda Vasiliauskas – Heslip ikilisinin savunmadaki etkisizliği ile tepe ikili oyunlara sezon başından beri çözüm üretemeyişimiz başlıca sıkıntılarımız olarak göze çarpmaktaydı. Paul Harris’in bireysel savunma katkısına ihtiyacımız vardı.
Karşılaşma bu ön değerlendirmelere paralel başladı. Victor Rudd’ı kadro dışı bırakan Gaziantep üç kısayla (Lyons-Armand-Erden) ile parkedeydi. Önce Armand, ardından Balazic’le bomboş üçlüklerden faydalanamadılar. Eldridge’le Lyons’a yaptığımız baskı Gaziantep’i zorladı. Hücumda ise Harris’in Erden’e karşı fizik üstünlüğünü bir iki pozisyon dışlında kullanamadık ve ilk çeyrek 24-18 üstünlüğümüzle geçildi.
İkinci çeyreğin başına, Obekpa damga vurdu. Blokları veya takip smaçlarıyla değil, diskalifiye olmasıyla… Oyunda kaldığı iki dakikada rakibe iki faul aldırmış, iki hücum ribaunduna el sokmuş olmasına rağmen Freimanis’i gereksiz itişi ve bu davranışını uzatarak her maç yaptığı hakemlere antipatik şikâyetleri sonucunda diskalifiye oldu. Olaj maçında da disiplinden uzak olduğunu göstermişti. Trabzonspor kenar yönetimi buna meydan vermemeliydi. Uzun rotasyonumuz dardı ve bu dakikadan sonra işimiz daha da zordu. Obekpa’nın savunmadaki rolünü düşünürsek, kısalardan ekstra katkı almalıydık. Fakat Heslip savunmada felaketti. Hücumda da sadece 1/3’le üç sayı üretebilmişti. Hücumdaki karmaşadan / düzensizlikten en çok zarar gören oyuncumuzun Heslip olduğunu düşünüyorum. Ne alan açabiliyoruz ne de şut hazırlayabiliyoruz, haliyle topla bir şeyler yaratmasını bekliyoruz. Bu da savunmaların ona daha fazla odaklanmasına sebep oluyor. İlk periyot hiç üç sayılık isabet bulamayan Gaziantep bu çeyrekte üç üçlükle oyuna tutundu ve devreye 47-47 beraberlikle girildi.
Üçüncü çeyrekte top kayıplarını azaltıp topu iyi paylaştık. İlk devrede toplam beş asist yapabilmişken üçüncü çeyrekte bu rakama ulaştık. Eldridge’in bireysel çabalarına kenardan gelen Burak da eşlik edince öne geçtik. Oyunun bu bölümünde boyalı alan savunmamızdaki büyük boşluk gözden kaçmadı. DJ White’tan buldukları iki boş smaç müdafaamız için düşündürücü.
Son periyoda 67-63 önde girdik. Koç Markovski’nin Banvit ve Anadolu Efes maçlarının kritik anlarında yanında oturttuğu Paul Harris takıma verebileceklerini şöyle sergiliyordu: Savunma ribaundu, ceza şutu, enerji… Hatta DJ White’ın alçak postta arkasında durma… Gaziantep Lyons ve Armand’la çember döverken (Çoğu boş şut olmak üzere 0/11), Trabzonspor Eldridge – Harris ikilisiyle hâkimiyet kurdu ve kritik deplasmandan 95-84 galip ayrıldı.
Burada bir veri paylaşayım, Eldridge – Harris birlikte 23 dakika oyunda kaldı ve bu bölümde Trabzonspor’un 62-43 üstünlüğü vardı.
Önemli gördüğüm bir başka veri de şu: Bu sezonki sekiz resmi maçın periyot skorlarını inceledim. 32 periyodun üçünde beraberlik varken, 18’inde üstünüz. 11 periyotta ise geride kalmışız. Buna rağmen beş maç kaybedip üçünü kazanabildik. Maç içi düşüşlerimiz, yediğimiz serileri en iyi gösteren bu olsa gerek.
Yazımın sonunda kısa bir değerlendirme yapmak isterim. Skordan ziyade Trabzonspor’un basketbol doğruları ve oyunun kendisi üzerine düşünüp fikrimi paylaştığımı önceki yazılarımı okuyan basketbolseverler hatırlayacaktır. Kazandığımız bir maç sonrası yapacağım eleştirilerin daha değerli olacağına inanıyorum.
Bakınız ikinci çeyrekte rakip, hücum süresinin bitimine beş saniye kala mola almış. Mola dönüşü beş saniye için koçumuz Harris veya Alper gibi savunmacıyı almaya gerek görmedi. Vasiliasukas veya Heslip’i karşısında gören diğer gardlar gibi Armand’la sayı yaptılar. Altı üstü bir basket diyip geçebilir miyiz? Buna “Koç tercihi, saygı duyalım” çerçevesinde yaklaşırsak bütün hataları kabul etmek durumunda kalırız. Unutmayalım ki Szolnoki Olaj’a sadece bir sayı farkla elendik, Banvit’e son salise de kaybettik. Her pozisyonun önemi var. İşte koçun dehası, oyun kurgusu ve görüşü, süre dağılımı, oyuncularına paylaştırdığı roller ve müdahaleler burada fark yaratıyor.
Banvit’e son topta kaybeden, Anadolu Efes’le uzatma oynayan, 32 çeyreğin 18’ini üstün geçen takım elbette ciddi bir potansiyele sahiptir. Ancak bu sonuca dönüşmüyorsa ve kadroda revizyon fırsatınız çok düşükse (Yeri gelmişken: TOFAŞ’ta süre bulamayan oyun kurucu Kadir Bayram Vasiliauskas’ın arkasında makul bir alternatif olabilir), çözüm daha meziyetli bir çalıştırıcıyla yola devam etmektir. Çünkü hemen her maç aynı rotasyon takıntılarına şahitlik ediyoruz. Savunmada haftalardır yerimizde sayıyoruz. Sarunas-Heslip-Eldridge-Green ve Harris gibi bütün sahayı driplingle geçebilen, pasör, şutu olan, bire bir oynayabilen oyunculara sahipken hücumda çeşitliliğimiz çok az ve pas akışımız düşük.
Bir de haftalar önce sorduğum, sonrasında sosyal medyada denk geldiğim “kondisyonersizlik” hususuna değinelim. Yaz dönemi çalışmalarında Güzey Özer’i antrenmanlarda görmüştüm ancak devamında hiç denk gelmediğim için “Takımın kondisyoneri var mı?” diye sormuştum. Yokmuş. Bu seviyelerde böyle bir eksiklik bütçe darlığıyla açıklanmaz herhalde.
Etiketler: #Trabzonspor #Gaziantepspor #Basketbol