100. Galibiyet
18.11.2017 Oğuz Zeytin yazdı...
Profesyonel liglerde onuncu sezonunu geçiren Trabzonspor Basketbol, 2010’da yükseldiği Birinci Lig seviyesindeki resmi maçlarda (TBL/BSL, Türkiye Kupası, Eurochallenge ve Eurocup) yüzüncü galibiyetini Galatasaray Odeabank karşısında 103-82’lik skorla aldı.
Rakibimiz sezona beklediği gibi başlayamamış, iki uzun oyuncusu Rakeem Christmas ve TJ Cline’ı geçen hafta gönderip benim de çok beğendiğim, uzun süre takip edip forumda tanıttığım oyunculardan biri olan Jordan Taylor’ı almıştı. Bu hamle sonrası Galatasaray’ın oyununda gardların ağırlığı arttı. Kaan Kural’ın Galatasaray için koyduğu teşhis, tempo ve enerji düşüklüğü idi. Taylor’la birlikte savunmada daha derli toplu, topa baskı yapan ve bunu hücumda daha verimli kullanan bir takıma evrileceklerinin görüntüsü vardı. Kıyaslamak için yeterli süre olmasa da fikir vermesi açısından şu veriyi paylaşmak isterim: Taylor’dan önce maç başına 16 asist ve 73 sayı oynarlarken, Taylor’la birlikte 23 asist ve 89 sayıya yükselmişlerdi.
Maç öncesinde BMN Forum’daki analizimde
“Galatasaray rakiplerinin 28%’le üç sayılık atmasına izin veriyor. Bizim ortalamamız 39%.
Ancak Hayri Gür’de oynarken üç sayılık isabet oranımız 34%’e düşüyor. İçeride rakiplerimize 48%’le attırıyoruz. Yani maçın kaderini, bu alandaki dengeyi lehine çevirecek takım belirleyecek” şeklinde bir tahminde bulunmuştum.
Şimdi maç kağıdını alıp baktığımızda rakibimizin 5/25, takımımızın ise 11/27 üçlükle oynadığını görüyoruz. Üstelik bu 11 isabetli üçlüğün dokuzunu ilk devrede kaydettik. Zaten farkı da o bölümde yaptık.
Maçın akşına bakacak olursak… Karşılaşmaya Vasiliauskas’ın liderliğinde topu paylaşarak başladık. Onun dört asisti ve forvetlerimizden gelen üç üçlükle ilk molaya 19-8 önde girdik. Mola dönüşü ise farkı 16’ya çıkardık. Eldridge’in çıkana kadar Hardy’yi iyi savunması bu çeyreğin diğer bir detayı idi. Periyodu 31-19 önde kapattık ve bu sezon ilk çeyreklerde bulduğumuz en yüksek sayıya ulaştık.
İkinci çeyreğe ise Heslip’in basketleriyle girdik. İlk dakika dolmadan Erman Kunter mola almak zorunda kaldı. Ancak Heslip iyi günündeydi. Yarı sahada bitirici rolde oldukça etkili olduğunu yine gösterdi. Takım olarak enerjimiz Galatasaray’dan daha yüksekti. Aceleyle kullandığımız topların acısını hissetmedik çünkü vurguladığım enerji fakını savunmada da parkeye yansıttık. Topu dolaştırıp hareketli oyuncularımıza alan açıp Harris, Heslip ve Eldridge’in birebirde rakip savunmayı geçip potaya gitmesini sağladık. Daha devre olmadan 58-28’le fark otuzu gördü.
Üçüncü çeyrekte Galatasaray tam saha baskı yapıp dış şutlar yerine Göksenin’in penetreleriyle farkı kapatmaya çalıştı. Ayrıca skorun rahatlığıyla gevşeyen oyuncularımız disiplinden uzaklaşıp top kayıpları yaptı ve rakibimiz bunları iyi değerlendirdi. Bu çeyrekte Erman Kunter’in alan savunması denediği bölümde takımımız belki de sezonun en güzel hücumunu Vasiliauskas’ın asisti ve Deniz’in smacıyla buldu. Bu ve benzeri setleri daha çok kullanmalıyız.
Son periyotta iki takım da tempoyu düşürmedi. Hızlı hücumlarla top bir o potada, bir diğer potadaydı… Top kayıplarının sayısı iki taraf için yüksekti. Kalan dakikalar karşılıklı sayılarla geçildi ve karşılaşmadan 103-82 galip ayrıldık.
Takımımızın özellikle ilk yarı performansı, üç sezon önce evimizdeki Uşak Sportif maçından beri seyrettiğim en iyi ilk yarı oyunumuzdu. Galatasaray’ın pota altı zaafını iyi değerlendirip dış şutlarla destekledik.
Önceki altı lig maçında Beşiktaş ve Sakarya’dan 41, İBB ve Banvit’ten 46, Efes’ten 40 ve geçen hafta Gaziantep’ten 47 yiyen takımımız Galatasaray’ı 33’te tuttu. Fakat ikinci yarıda (Belki rahatlığın da etkisiyle) 49 sayıya izin verdik.
Normal sürede 100+ sayıyı en son 2008-09 sezonu play-offlarında potasında gören Galatasaray’a her ne koşulda olursa olsun yüksek skor yapmak takımımızın hücum potansiyelini göstermesi bakımından önemli.
Maçın bir diğer hikayesi ise geçen hafta üç dakika dolmadan oyundan atılan Obekpa’nın günü faulsüz tamamlamasıydı.
Eldridge’in kendini yerlere atarak çaldığı topun kıymetini bildiğimiz sürece Hayri Gür’de kolay pes etmeyiz. Bunun için dar rotasyonun süre dağılımını iyi ayarlamak lazım. Farkın daha ilk yarıda otuza dayandığı maçın ikinci devresinin on dakikasını, oyuncu değiştirmeden Vasiliauskas-Heslip-Harris-Green-Obekpa ile mola almadan oynadığımızı es geçmemek lazım. Top kayıplarının bu bölümde artması tesadüf değil. Markovski’yi fazla eleştirdiğimi söyleyen dostlarımı bu detaylar üzerine düşünmeye davet ediyorum.
Etiketler: #Trabzonspor #Galatasaray #MaçAnalizi #Basketbol