Kader Maçını Green Olmadan Kazanmak
05.02.2018 Oğuz Zeytin yazdı..
Trabzonspor’un
şanlı mazisinde birçok büyük başarı olduğu kadar camianın son yirmi senesinde
zorlayıcı bir travma yaşandığı da gerçektir. 1996’daki Fenerbahçe maçının
etkisinden olsa gerek, kırılma anlarında özgüvenden yoksun ve umutsuz şekilde
“Kesin kazanamayız”  algısı bizlere hakim
oluyor. Büyüteci basketbol takımımıza tuttuğumuzda son üç sezonda uzatmaya
giden sekiz maçın tamamının kaybedilmesi, Eurochallenge finalinde kupanın son
salisede elimizden kayıp gitmesini daha net görüyoruz. Sezonun başında FIBA
Europe Cup Ön Eleme serisi ikinci maçında Szolnoki Olaj karşısında 10 farka
ihtiyacımız varken son saniyelerde yediğimiz basketle farkın 9’a düşmesi ve
elenişimiz… Ligde Banvit deplasmanında Tolga Geçim’in son topta mucize üçlüğüne
mahkûm olmamız… Her ne kadar basketbol aklından şikâyetçi olsak da, üstümüzde
dolaşan kısmetsizlik halini de yok sayamayız.
İşte böyle bir tabloda Sakarya BB’yi Hayri Gür’de ağırladık. Maçtan hemen önce
takımın lideri Caleb Green’in hastalığından dolayı takımla birlikte
olamayacağını öğrendik. Gaziantep, KSK, Giresun ve Uşak gibi alt sıralardaki
rakiplerimizle evimizde oynayacağımızı ve bunun büyük bir avantaj olduğunu daha
önceki yazılarımda dile getirmiştim. İşte iç saha avantajımızın olup olmadığını
test edeceğimiz (Malum Fenerbahçe maçında bu avantajın nasıl terse döndüğünü
yaşamıştık), fikstürün kalan bölümüne dair mesajları verip veremeyeceğimiz bir
maça çıkıyorduk. İşte bu sebeplerden ötürü benim için –belki erken bir
adlandırma ile- tam bir “Kader Maçı” idi dün akşamki mücadele.
Sakarya’ya baktığımızda ilginç bir takımla karşılaşıyorduk. Son dokuz maçın
yedisini kazanmış, üç uzunla oynayan, rakiplerine ribauntlarda büyük üstünlük
kuran, oyunu ağırlıklı olarak içeriden oynayan geniş rotasyonlu ters bir takım
görüntüsü vardı Sakarya’nın. Yüksek yüzdeyle üç sayılık isabete sahip
olmalarına karşın ligin en az dış şut deneyen takımı konumundaydı Sakarya. Bu
açığını iki hafta önce NBA’den kesilen Clawell’i alarak kapatmaya çalıştılar.
Karşılaşma bu ön analizi doğrular şekilde, Sakarya’nın ribauntlarda etkili
olması ve topu Fall’a indirerek boyalı alanı kullanmasıyla başladı. Biz en etkili
gücümüz olan hızlı hücumlarla, Eldridge’in arkadaşlarına servisiyle oyunu
kontrol ettik. Savunmadaki gayretimiz skora yansımadı çünkü yarı sahada eksik
yakalanıp yerleşme sorunları yaşayınca Jones ve Boothe’dan boş şutlar yedik.
İlk çeyrek 25-24 üstünlüğümüzle geçildi.
Vasiliauskas ve Heslip’i aynı anda kenarda tutarak girilen ikinci çeyreğe arka
arkaya iki top kaybıyla başladık. Ozan Bulkaz’ın takımın başına geçmesiyle
dönem dönem yükselen savunma sertliğini, artık daha fazla süreye yayıyoruz.
Repertuara alan savunmasını (Kısa süreli de olsa) eklediğimizi de belirteyim.
Geçen haftaki Beşiktaş maçında Diebler kenardayken uyguladığımız bu savunma
maça ortak olmamızı sağlamıştı. Dün akşam da alan savunmasına döndüğümüzde
Sakarya ilk hücumda organize olamadı, ikinci hücumda el üstü bir şut buldu. Bu
isabet sonrası tekrar adam adama savunmaya döndük. Periyodun son iki dakikasına
41-33 önde girmemize rağmen hücumda saha içi isabet bulamadık ve devre 43-42
sona erdi. Clawell’in süre dolmuşken kullandığı üç sayılık şutun geçerli
sayılması geçen hafta yakındığımız hakem kararlarının son olmayacağını gösterir
gibiydi. Hatırlarsanız, Beşiktaş maçının kritik anlarında Paul Harris’in
basketini “süre doldu” diyerek iptal etmişlerdi.
Üçüncü çeyreğe inanılmaz bir rüzgârla girdik. Sahaya iyi yerleşip topu
çevirince dört asist üzerinden 8-0’lık seri yakaladık. Hücum ribauntlarında
aktiftik. Vasiliauskas’ın faul çizgisinden bulduğu üç sayı, Heslip’in iki
üçlüğü ve basket faulü, tam saha baskıya karşı Harris – Obekpa işbirliğiyle
gelen alley-oop farkı çift hanelere çıkardı ve son çeyreğe 70-58 önde girdik.
Eldridge’in basketleri, Heslip’in üçlüğü ve asistine iyi savunmayı da ekleyince
fark bir anda yirmiye yükseldi: 80-60. Sakarya koçu Selçuk Ernak mola aldı. Bu
mola dönüşünde alan savunmasına dönen Sakarya’ya karşı hücum etmekte zorlansak
da (Bence farklı galibiyetten alacağımız en önemli ders buydu) karşılaşmadan
96-79 galip ayrıldık.
Takımın en tecrübeli oyuncusu Green’in yokluğunda takım halinde, maçın büyük
bölümünü dört kısayla iyi mücadele ederek kazanmak büyük moral oldu. Yerli
oyuncularımızın aldığı süre ve verdikleri katkı günün bir diğer kazanımıydı. Son
çeyreğin başında Sakarya yaklaşık üç dakika sayı bulamazken Jankovic’in kaçan
faulünü Boothe’un tiplemesi sonrası koç Ozan Bulkaz’ın kenardaki tepkisini
gelecek adına önemli bir refleks olarak görüyorum. Eğer bu enerjiyi doğru
yönetirsek geçen hafta olduğu gibi kaybetse de alkışlanacak bir takım
seyrederiz.
TRANSFER: Green’in yokluğunda tekrar yüzleştiğimiz uzun ihtiyacımızı, bir kez
daha hatırlatmam lazım.
ELEŞTİRİ: * Sakarya çift uzunla oynayıp topu sürekli içeri indirirken,
* Lazeric Jones’un ilk yarıdaki ve Clawell’in süre dolduktan sonra bulduğu
isabet haricindeki iki dış isabeti de alan savunmasına karşı el üstü zorlama
iken… Yani rakip dışarıdan çembere bakmıyorken,
* Üstelik uzunlarımız faul sorunu yaşıyorken… Alan savunmasını daha uzun süre
yapabilirdik.
MAÇIN ADAMI: Basketbol takım oyunu. Takım halinde kazanır, takım halinde
kaybedersiniz. Dün de böyle oldu. Heslip’in şutları, Eldridge’in her topa el
uzatması… Hepsini kutlarım. Ancak Paul Harris’e ayrı bir parantez açmak gerek. Dudley
ve Boothe’un arkasında kalarak sırtı dönük oyunları savunmasını, 218’lik Fall
üzerinden aldığı ribauntları ve boyalı alanda bitirdiği pozisyonlardan
bahsetmezsem olmazdı. Acaba Green dönünce, Harris’i dört numaraya çekip Green’i
geçen seneki gibi mi kullansak?
Etiketler: Trabzonspor Basketbol, Oğuz Zeytin