Arsızlar...
24.04.2018 Gamze Bal Aydın yazdı...
Hayatımda çok arsız insanla karşılaştım bu yaşıma kadar, arsız insana çok alıştım.
Ancak arsız kurumlara alışkanlığım henüz tam olarak oluşabilmiş değil. Bu nedenle olsa gerek, göğüs kafesimde toplanıp boğazıma kadar gelen öfke yumrularını bir türlü yutkunamıyorum, sindiremiyorum, ne kadar sık tanık olsam da bu duruma alışamıyorum, olan bitenle uyuşamıyorum.
Bir kurum düşünün. İsimsiz, etiketsiz bir kurum olsun şimdilik.
Bu kurumu oluşturan şahıslar faaliyet gösterdikleri sektörde gerçekleşebilecek tüm ahlaksızlıkları yapıyor olsun.
Hileyse hile, şiddetse şiddet, nefretse nefret, ayrımcılıksa ayrımcılık, suçsa suç, aldatmaysa aldatma, manipülasyonsa manipülasyon, çalmaksa çalmak, satmaksa satmak…
Sektörün içinde olmamalı dediğiniz her şey onlardan soruluyor olsun özetle.
Ve tüm bunları yapıyor olmasına rağmen, birtakım güçler tarafından daimî bir kayırılmaya tabi tutulsun.
Onun için sektörün yasaları, yönetmelikleri değiştirilsin, onun için ülkenin bir numaralı isimleri devreye girip ağzının içine bakan ve asla kendisine karşı çıkamayacak kurumları yönlendirsin, sektörün bir diğer çukuru olan medyanın köşe minderleri ve yorumcu trolleri sürekli lehine çalışsın, rakiplere iftira atıp çamura bulamaya çalışsın, cezaları kaldırılsın, cezaları verilmesin, ceza gerektirecek aksiyonları görmezden gelinsin, olsun da olsun yani…
Sonra bu kurum ve kurumun şahısları, arkalarına aldıkları at gözlüklü, tek tornadan çıkmış zihniyetli, hakkı hukuku unutmuş piyonlarıyla birlikte tüm pisliklerinin, kendi seçtikleri ve dönemin şartlarına göre değiştirdikleri suni karşıt grupların kumpası ve oyunu olduğunu iddia edip kendilerini kimi zaman sektörünün yalnız kahramanı, kimi zaman ülke yönetim şeklinin son kalesi, kimi zaman direnişin sembolü, kimi zaman da asaletin bayrakçısı ilan etsinler. Yüzsüzlüğü, arsızlığı, yavuz hırsızlığı şiar edinsinler.
İnsanların gözlerinin içine baka baka yalan söyleyip, yaptıklarına öyle kılıflar bulsunlar ki, “insanların aklıyla oynamaktan hiç mi utanmıyorlar” diye düşünmekten kendinizi alamayın. Irkçılığı hazımsızlığa, hırsızlığı cumhuriyete, baş yarmayı kumpasa bağlayacak bir zekâları olsun ve bu zekayla insanları sözde kandırabiliyor, ikna edebiliyor olsun ve kayırıla kayırıla hayatlarına devam edebiliyor olsunlar. Üstelik mağdur pozisyonuna geçmiş olarak...
Tüm bu yozlaşmaya rağmen yetki sahibi bir Allah kulu da çıkıp “Siz kimsiniz de hukuktan, adaletten kendinizi üstün görürsünüz, siz kimsiniz de biz size kulluk edeceğiz” demesin, diyemesin. Boyun eğmekten ve çanak yalamaktan ötesini yapmasın, yapamasın…
İşte bu kurumun Türkiye’de ne yazık ki iki rengi var: lacivert ve sarı…
Bu kuruma çanak tutanların dört adı var: siyaset, medya, federasyon ve tribündeki köleler…
Bu kurumun yozlaşmışlığını sindirenlerinse pekişmiş tek bir ortak sıfatı var: ahlaksız korkaklar…
Bu yozlaşmışlara ben boyun eğmem ahali.
Bu çanakçılara sessiz kalmam.
Ve meydanı bu ahlaksız korkaklara bırakmam...
Mücadeleye kaldığım yerden devam...
Etiketler: GamzeBalAydın