Anadolu... ?
18.05.2009 Karadeniz dalgalarıyla boğuşmaktan bir türlü çıkamamıştık açık
denizlere. Anladık ki o dalgalardan kurtulmanın yolu Fırtına olmaktan
geçiyordu. Olduk.
Karadeniz dalgalarıyla boğuşmaktan bir türlü çıkamamıştık açık denizlere. Anladık ki o dalgalardan kurtulmanın yolu Fırtına olmaktan geçiyordu. Olduk.
Karadeniz Fırtınası olduk. Hiçbir zaman “Anadolu’nun Beyiyiz” demedik. Yakıştırıldı.
Önce alkışlandık, sonra kıskanıldık. Yaptıklarımızın kolay olmadığını biliyordu herkes. 10 seneye sığdırılan kupalar değildi sadece yapılanlar.
Büyük olmak için kupa şart ama tek şart değil zira.
Taraftar, duruş, inanç, güç ve elbette ki süreklilik esastı bu konuma gelmek için.
Başarısız diye yönetim ve hocaları gönderdik. İyi yaptık, hata yaptık… Her neyse ama o senelerde bizim saydığımız başarısızlık 4. veya 5. olmaktı. Kupa alamamaktı. Büyüklüğün tarifi değil bu ama bir göstergesi.
Trabzonspor bir yol açtı. O yol, aldığı kupalardan daha çok tedirgin etti futbol ailesini. Zira bu öyle bir yoldu ki, yabancı almaya parası yetmeyen, toprak sahalarda bile antrenman yapamayan bir kulübün, tüm bu imkanları barındıranlara kafa tutabileceğini, hatta onların tepesine oturabileceğini gösteren bir yoldu. Trabzonspor ne zaman zirveyi zorlasa aynı telaş sardı dört bir yanı.
Trabzonspor uyandırdı kamuoyunu her seferinde. Elinden şampiyonlukları çalındı. Başarıları görmezden gelindi. Güneşi balçıkla sıvamaya çalıştılar. Olmadı.
Trabzonspor’un mezarını hazırlayıp da üzerine atılıp kapatılabilecek kadar toprak, yeryüzünde yok. Bu başarıları görmezden gelmek için de kör olmak bile mazeret değil.
Hatalar yapıyor, başarısız da oluyoruz. Hatalarımızı düzeltip başarılı da. Ne yapıyorsak kendimize yapıyoruz.
Trabzonspor hiçbir zaman “Ben Anadolu’nun büyüğüyüm” demedi, demez! Trabzonspor Türkiye’nin büyüğüdür. Üstelik de birileri öyle dedi diye değil. Canı yandığında bir anda on binler olur yürür, mutlu olduğunda tüm ülkenin yüzünü güldürür.
Yıllardır Anadolu – İstanbul ayrımına kafa tutmuş ve bunun yanlış olduğunu haykırmış bir camianın tutup da kendini iki kutuptan biri olan Anadolu’dan biri olarak göstermesi doğru değil. Yapmıyoruz bunu zaten. Birileri çıkıyor hedefimizi bizim adımıza küçültmeye çalışıyor.
Anadolu Takımları’nı seviyoruz. Kardeş gibi görüyoruz. Sebebi coğrafi değil. Mazlumun yanında yer alma refleksi. Aynı yollardan “süratle” geçen Trabzonspor, o yollarda yıllarını heba eden kulüplere kendini yakın hissediyor elbette. Onlar federasyona bastırıp da ekstradan şampiyonluklar yazdıramıyorlar hanelerine.
Ayyuka çıkan şike – teşvik haberlerinden bir temiz futbol çıkaramayan federasyonlara haykıramıyorlar İtalya’daki gibi. Kabullenmiş gidiyorlar bu düzeni.
Daha da kötüsü çoğu İstanbul Takımları’na sempati duyan başkanlarından başarı bekliyorlar.
Sivas’tan sonra, Bursa ile yaşanılan infialin de sebebi Trabzonsporlular’ın buna isyanıdır.
İstanbul Takımları’nı kendi doğal liderleri gören bu camialar, elbette kendilerine ilk hedef olarak Trabzonspor’u seçmektedirler. Zira Trabzonspor’un özü de, kendi de, görünüşü de mütevazidir. Bu tevazu bazen yanlış anlaşılır ve tepemize çıkmaya kalkarlar.
Amacı “tepemize çıkmak” değil de, “yükselmek” olan takımların ve camiaların başımızın üstünde yeri vardır. Gönlümüz, dualarımız onlarla olur. Varlıklarını başkalarının hüzünlerinden değil de, kendi başarısından sağlayanlar, yükselmeye niyet ettiklerinde İstanbul Medyası’nın “uçucu” desteğini bulurlar. Oysa bizim desteğimiz içtendir, süreklidir, kalıcıdır.
Biz biliriz bu işin ne denli zor olduğunu. Kıymetini de biliriz bu başarıların.
Sivasspor’un küme düşme hattından çıkarak 2 senede geldiği nokta yadsınamaz. Bursaspor’un üç hocadan sonra yakaladığı başarılı performans da öyle. Bu kulüplerin başarısı yanında dünya yıldızlarıyla yola çıkan Galatasaray ve Fenerbahçe’nin durumu küme düşmeye eşdeğerdir aslında.
Bununla birlikte Bursaspor’u başarılı göstermek, Sivasspor’u yükselen değer olarak lanse etmek için Trabzonspor’a çatmaya ihtiyaç yoktur.
Yaptıkları zordur ancak işin bir de öteki yanı var. Nedir?
Yıllardır Beşiktaşlı olan Sivaslı bir iş arkadaşım Sivasspor’a 3-0 yenildiğimizde Trabzonspor’a takılan bir e-posta atmış bana. Kızmadım, güldüm sadece. Bu aslında bir kompleksin dışa vurumuydu. İçimden “Demek ki, yıllardır Trabzonspor’u gıpta ile izlemişler” dedim. Oysa İstanbul’da Trabzonlular’dan sonra ikinci büyük nüfus Sivaslılar’a aitti. Kuruluş tarihi 1967 olan iki kulübün aldığı yol neden bu kadar farklıydı peki? Sivaslılar bu seneki başarılarıyla övünmek yanında bu durumdan neden hayıflanmazlar?
Peki Bursa? Bunca yıldır ligdeki en büyük başarısı 5.lik olan bir kulüp neden sorgulamaz bugün olduğu noktayı, aldığı yolu? İki sezon önce “Trabzon kümeye” diye bağırmanın kompleks dışında bir açıklaması olabilir mi? Trabzonspor da Bursaspor gibi küme düşse Bursalılar neden sevinecekler? Ben küme düşsem de sen 5.likten öteye çıkamamışsın ki!
Belki de “Anadolu’nun Kralı”, “Anadolu Beyi” gibi söylemler itici geliyor bu kulüplere. İyi de onu söyleyen biz değiliz. Biz Anadolu’nun Beyi değil, Karadeniz’in Fırtınası, Türkiye’nin büyüğüyüz.
Yanımızda çok yer var. Nafile geçirdiği yolu “süratle” aşabilecek her takıma yer var hala. Buyurun gelin. Yıllardır bekliyoruz, yine de bekleriz. Biz Türk Futbolu’ndan umudu kesmedik ama belli ki sizler kendi potansiyelinizden umudu kesmişsiniz.
Dilerim UEFA’ya bu sezonun fiyaskosu Fenerbahçe ve Galatasaray değil de Bursaspor gider. Başkasının başarısızlığına değil de kendi işine bakarlarsa, bu elde edilemeyecek hedef değil. Bu sene olmazsa seneye gidilebilir ancak kafa değişmezse önümüzdeki sene UEFA’ya değil de kümeye de gidebilir.
Tunga LİMAN
tliman@bordomavi.net
Etiketler: