Vicdanınızı Kimlere Pazarladınız? 
06.05.2013 Sağa sola yalpalamadan, edebiyat yapmadan, direkt ve tek tek soruyorum Trabzonlu ve Trabzonsporlu olduğunu söyleyenlere...
Sağa sola yalpalamadan, edebiyat yapmadan, direkt ve tek tek
soruyorum Trabzonlu ve Trabzonsporlu olduğunu söyleyenlere. 
“Onur ve direniş” kavramlarını şike yapmış bir kulübe, başkanına ve o başkanı
savunan taraftarlarına yakıştıran, Trabzonspor’un hak arayışını küçümseyen,
şike soruşturmasını cemaate bağlayan, bunun bir Fenerbahçe’yi bitirme
kampanyası olduğunu söyleyen, bunu yaparken iktidarı hedef gösteren ve “Şimdi
fenerli olmak vardı anasını satayım” diyen Nihat Genç, yasa değiştirilip
şikecilerin işi kolaylaştırılırken, Başbakan tarafından bu işi temizlemesi için
TFF başkanlığına Demirören atanırken, Başbakan “Kişilerle kurumlar ayrılmalı”
diyerek Fenerbahçe’yi kurtarmanın işaretini verirken, iktidar ve muhalefet dört
koldan Fenerbahçe’yi kollarken neredeydi? 
İktidara muhalefet edeceğim derken, bir anda onlarla paralel düşen Nihat Genç
şimdi ne düşünüyor, ne hissediyor?
"Sıra şikeye gelirse ve yargılanır ve hükmü verilirse, kalkar
Fenerbahçe’den onun da hesabını hepimiz sorarız" diyen Nihat Genç, mahkeme
kararları ortadayken hesap sormak için Yargıtay kararını mı bekliyor? 
Trabzon’un aydını denilen insanların bu kadar kör davranması yaralayıcı
değil midir? 
Nihat Genç’i Maçka’da bırakıp İzmir’e dönüyorum. 
Defalarca Trabzonsporlu olduğunu söyleyen ve bununla “övünen” Yılmaz Özdil,
“Trabzon’a mektup” yazısında söz ettiği üzere “ince ayarlar” sonucu
Trabzonspor’a “verileceğini” ima ettiği kupanın hala Fenerbahçe’nin müzesinde
durmasını, eleştirdiği iktidarın ve siyasilerin yukarıda belirttiğimiz
eylemleri üzere kupayı sahibine teslim etmek değil, hırsızının elinde tutmak
için çabalamasını nasıl yorumluyor? 
“Trabzonspor’un siyasi sadakaya ihtiyacı yok. Trabzonspor denilen kavram, TOKİ
binası değildir, anıt’tır... Almayın o kupayı!” diyen Yılmaz Özdil’e göre
Fenerbahçe bir Toki binası olabilir mi? Özdil, “Verin o kupayı!” diye bir yazı
yazar mı şike yaptığı mahkeme kararıyla kesinleşen ve iktidarca kurtarılan
Fenerbahçe için?
Ülkenin aydın yazarı denilen insanların bu kadar çelişki içinde olması
yaralayıcı değil midir? 
Özdil’i İzmir’de terk edip yeniden Trabzon’a dönüyorum. 
Trabzonspor “onursal başkanı” Mehmet Ali Yılmaz, kulübü açık açık gasp
edilirken, “cılız” olarak nitelediği seslerin “Bize yardım et, önümüze geç”
demesini beklemek dışında ne yapmıştır? Kendi gazetesi mücadeleyi yaralayıcı
her türlü eylemin içinde yer alırken, kurduğu televizyonda Trabzonsporlulara
hakaret eden Fenerbahçeli holigan yazarlar yorumculuk yaparken, programlarda
Trabzonspor adeta yerin dibine sokulurken ve şike mücadelesiyle alay edilirken
yaptırım gücü elinde olan “Onursal başkan” neredeydi? 
“Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım sizce masum mudur?” sorusuna “Şike yapmak
başkanların işi değildir. Başkanlar şike yapamaz. Bize hiç kimse ’Maçı bize
verin’ diyemez. Biz gidip de bunu futbolculara ya da teknik direktöre
söyleyemeyiz... Futbolcular kendi aralarında yapabilir. Hocalar yapabilir,
hakem tavlanır ters karar verebilir. Masör futbolcuya ’Kasın çok şişkin bugün
dikkat et’ diyerek bile korkutabilir. Bir sürü psikolojik ve bizim göremeyeceğimiz
hareket var. Maç öncesi yarım ekmeğin içine mis gibi kokan sucuğu koyarsın,
futbolcuya da ’Biraz ye bir şey olmaz’ dersin, o da dayanamaz yer sonra da
maçta koşamaz. Bin çeşit numara var. Ama kulüp bazında şike yapmak zor belge
yakalamak da, inisiyatif kullanarak ’Bu böyledir’ demek de zor. İnsan
vicdanıyla zorlanır” diyen “Onursal Başkan” ne demek istemiştir? Katıldığı
radyo programında “Onursal Başkan ebenizin noktalarına kadar iner!” diyebilen
onursal başkan, hangi noktada inisiyatif almış, tavır koymuştur? 
Trabzonspor başkanı olmadan önce Fenerbahçeli olduğunu söyleyen sıfatı
“Onursal”ların bu tavrı yaralayıcı değil midir? 
Trabzon’dan devam ediyorum… 
Bir başka eski başkan Nuri Albayrak bu dönemde neler yapmıştır? “Ligden 3-5
takım düşerse Türk futbolu biter. Türkiye şampiyonlar ligine gitmezse Türk
futbolu bitmez ama küme düşme futbolu bitirir. Başbakanımızın ‘küme düşme
olmasın, kişiler cezalandırılsın’ sözüne katılıyorum” demek dışında Nuri
Albayrak bu dönemde Trabzonspor’un hakkını savunmak adına ne söylemiştir? Ben
yazayım. Nuri Albayrak demiştir ki “Trabzonspor da şike sürecinin
içerisindedir. Ne konuşacak ne yapacak? Daha haklılığı ortaya çıkmadı. Mahkeme
daha bitmedi. Süreç devam ediyor. Trabzonspor yöneticileri yargılanıyor kardeşim.
Takipsizlik kararı verildi mi? Verilmedi. Bugün tutuklu olup, olmamakla değil.
Belki Aziz Yıldırım da suçsuz çıkacaktır. Yani Aziz Yıldırım şu anda hapiste
diye suçlu mu ilan ediyorsunuz onu? Hayır edemezsiniz. Kulübün menfaatine bir
icraat yaptım ama şu anda yargılanıyorum. Onlar da kulüplerinin menfaatlerine
bir şeyler yaptılar yargılanıyorlar. Ama suçlu mu değil mi mahkeme sonunda
anlaşılacaktır.” Peki tüm bunları söyleyen, sıfatı kullanmaktan imtina ediyorum
ama, “eski Trabzonspor başkanı” mahkeme kararı sonrasında görüş bildirmiş
midir? 
Trabzonspor başkanlık koltuğuna oturmuş bir insanın, kendi kulübünü, kendi
camiasını, kendi taraftarını bu kadar aşağılaması da mı yaralayıcı değildir? 
Devam… 
“İnce ayar çalışıyoruz Trabzonspor’un kupası için” diyen “Trabzonlu” Erdoğan
Bayraktar bu sözü ettiğinden beri ne gibi ince ayarlar yapmıştır da
Trabzonspor’un kupası hala şikecinin müzesinde durmaktadır? “Şehir artık
geçmişle ilgilenmiyor, önümüze bakıyoruz” diyerek üzerini örtmeye çalıştıkları
hırsızlık halk tabanında da meşru kabul edildi izlenimi vermeye çalışan sarı
kırmızı bakan, Trabzonspor’a zarar vermek dışında ne gibi bir hizmette
bulunmuştur?
Devam…
Trabzonsporlu olduğunu söyleyen ve sözleri hala hafızalarınızda olan AKP
Milletvekili Oktay Saral “Trabzonspor da şike yapmıştır” derken kulübüne
vereceği zararı hiç mi düşünmemiştir? Başbakan için insanları şükür namazına
davet eden vekil, hangi milleti temsil etmektedir? 
Devam… 
Trabzonspor’a hem futbolcu hem de başkan olarak hizmet eden Faruk Özak, siyasi
partisiyle zıt düşmemek için gösterdiği çabayı “Fenerbahçe’nin şike yaptığı
tespit edildi” görüşünü desteklemek için neden göstermemiştir? Açık olalım.
Verdiği hizmet ve geçmişini düşününce Trabzonsporluluğunu siyasi kimliğinin
önünde görmeyi bekleyeceğimiz ve seçimler öncesi şimdilerde her maç tribünde
gördüğümüz Özak, her yönüyle bu kadar güçlüyken ve 96’da aynı şekilde hakkı
gasp edilmiş bir başkanken neden adalet için yeterince mücadele vermemiştir? 
Devam… 
Trabzon’daki birtakım taraftar grupları, şikeyi ve şikeciyi besleyen, suçlarını
örtbas eden, sırtını sıvazlayan Başbakan ve iktidara verdiği desteğin kaçta
kaçını Trabzonspor’un hakkını savunmak için vermiş, mücadeleye tuğla koymuştur?
Devam…
Bir kısım yerel basın ve Trabzonspor yazarları, esas hedefi kaçırarak bir kez
olsun siyasetin “s”sini kalemine yansıtmadan sade suya tirit hak hukuk
sloganları atarken ne kadar cesur, ne kadar samimi olduklarını zannetmektedir?
Trabzon yerel yönetimi, camianın ileri gelenleri, geçmiş yöneticiler, gelecekte
yöneticiliğe aday olanlar, gücü ve sesi olan ama susan tüm Trabzonsporlular…
Bizim yüzümüze nasıl bakacaksınız? 
Siz vicdanlarınızı kimlere pazarladınız?
Gamze Bal
gbal@bordomavi.net 
Etiketler: