Futbolun bu kadar yaygın bir şekilde takip edildiği
ülkelerde şüphesiz ki futbolsever ailelerin çocuklarının da örnek aldığı
isimlerin başında futbolcular geliyor. Eskiden sokaklarda toz pas içindeki
formalarıyla sevdikleri futbolcunun adını haykırarak top peşinde koşturan
çocuklar şimdilerde bilgisayar oyunlarıyla bu heveslerini gideriyor olsalar da,
idol belirledikleri isimler hala aynı… Birisi Burak Yılmaz oluyor, diğeri
Volkan Demirel, bir tanesi Fernandes, diğeri Onur Kıvrak belki… O çocuklar,
günün 16-17 saati açık olan o televizyonda, ellerinin altındaki internette,
artık seyrekleşse de gazetelerde o futbolcuları görüyor, onları okuyor, onları
ezber ediyor. Çocuklar futbolcularla, futbolcular gibi büyüyor.
Çok zaman önce yazdığım gibi, tam da bu yüzden çarpık bir
nesil yetişiyor. O televizyonlar, internet, gazeteler, radyolar, futbolun sözde
“akil adamları” şikeyi meşrulaştırıyor, ırkçılığı kılıfına uyduruyor, renk
cinayetlerine bahane buluyor, hırsızları kahraman, ayrımcıları vatansever,
katilleri takım aşığı yapıyor. Rakibine saldıran futbolcularınki arma aşkı,
edepsiz hareketler yapan futbolcununki etkiye tepki oluyor. Kendini taraftar
kabul edenler katillerin eylemlerine hafifletici sebepler arıyor, ırkçılarını
kolluyor, hatta üstüne koyuyor. Ten rengi üzerinden futbolculara hayvan
yakıştırması yapacak kadar alçalanlar bir tarafta, bunun üstünü kapatmaya
çalışanlar bir tarafta duruyor, oyun kirleniyor, kirleniyor…
19 yaşında bir genç ölüyor. Gazeteler bir gün sonra yazıyor:
“Katil yakalandı…” Hayır, katiller aramızda geziyor…   Tırmanan gerilime müdahale edemeyenler,
kanayan yaraya pansuman yapamayanlar, kangren kolu kesip atamayanlar ve bunlara
susanlardır katiller…
Geçtiğimiz sene video görüntüleri apaçık göstermesine
karşın, sonradan bakanlığın fair-play kliplerinde boy gösteren “milli” futbolcu
siyahi rakibine ırkçı saldırılarda bulunurken sessiz kalanlar bugün de
eylemlerini sürdürüyorlar. Yine bir Fildişili oyuncu, yine bir basın
toplantısı, yine yalanlar, yine kandırmaca, yine iftiralar… Oyun kirleniyor,
kirleniyor…
Sahada milli futbolcular birbirinin gırtlağına, ensesine
yapışıyor. Küfür, kıyamet… Paylaşamadıkları nedir? Bakıyorsun tarihine, ne ideolojik
bir farkları var, ne sosyolojik… Aynılar oysa… Birbirlerinden onları taban
tabana ayıracak hiçbir şey yok diğer benzeri liglerdeki “derbi” takımları gibi…
Oysa onlar kendi yarattıkları bu suni çatışmayla milyonları peşlerinden
sürükleyerek kutuplar oluşturuyorlar, sonra insanlar ölüyor, utanmadan
kınıyorlar…
Oysa ne farkı vardır ki Volkan Demirel’in, Emre
Belözoğlu’nun tribündeki holigandan? Futbolcu yeteneklerini sökün alın ve
formasıyla yerleştirin tribünlere… Ayırt edebilecek misiniz? Onlar sahada
yapabildikleri kadarını yapıyorlar zaten… Tekme atıyorlar, gırtlak sıkıyorlar,
yumruklaşıyorlar, küfürleşiyorlar… Ne farkları var holiganlardan soruyorum? Çok
para kazanmaları ve yeşil çimin üzerinde olmaları dışında, ne ayırıyor onları
kınadıkları insanlardan? Şansları olsa, daha fazlasını da yapacaklar…
Yapamıyorlar, sahadalar, sınırları var… Oysa diyorum ya çıkarın atın
yeteneklerini, sıfatlarını, elinde muz sallayan, bıçak savuran adamın kininden,
nefretinden, öfkesinden ne kadar azı var ki onlarda? Buram buram cehalet,
ilkellik kokuyor hepsi… Oyun kirleniyor, kirleniyor…
Katiller aramızda… İnsanlık suçu işleyenlerle sırt sırtayız…
  Kınamasınlar, ötelemesinler hiçbirini.
Kendileridir onlar!
O katilleri kendileri yarattılar…
Gamze Bal 
gbal@bordomavi.net