Pazar akşamları bir yanda ütülenen okul önlüklerinin buharı,
bir yanda yeni banyo yapmış bedendeki gevşemişlik ve nemli saçlarla birlikte,
elinde Barbie bebeğiyle koltuğun bir kenarında oynarken kulağını televizyondaki
Maraton programına vermiş o kız çocuğunu düşünüyorum bu ara sık sık.
Ekrandan salona yayılan koyu bir yeşil ışık, üzerilerine
sanki birkaç beden büyük gibi duran formalarıyla koşuşturan futbolcular, garip
yorumlar yapan bir adamla beyaz saçlı o ihtiyar ve de “Oynat Uğurcum” dolu bir
Pazar gecesi. Diğer kanaldaki Şahane Pazar’ı izleyebilmek için reklamların
girmesini bekleyen, yarışmacıların üst üste dizilmiş bardakları devirdiği anda
yerinden sıçrayan kız çocuğunu düşünüyorum evet.
Gün geçtikçe daha önceleri kendisini sıkan o yeşil ışığa
alışan, zaman içerisinde Şahane Pazar aklına bile gelmeyen ve o rengin tutkunu
olan bir kız çocuğu.
Derbileri üzerindeki forma olmadan izlemeyen, son dakikada direkten
dönen top sonrası kendisini odasına kapatıp hüngür hüngür ağlayan, maç maç,
haber haber ajanda tutan, kendince marşlar yazan, takımı yüzünden kavgalar
eden, arkadaşlarına küsen, arkadaşlarını üzen, akrabadır demeyip rakip takımlı
misafirini terslemekten çekinmeyen, yani özetle, söz konusu futbol olunca bütün
sakinliğini kaybederek bambaşka bir kişiliğe bürünen o kızı düşünüyorum.
Dergiye mektuplar yazan, takımına dair ne bulsa virgülüne
kadar okuyan, bir yazısı dergide yer bulunca yerinde duramayan, spor
muhabirlerini kıskanan, köşe yazarlarına imrenen, Trabzonspor’una tapan o kız
büyüdü.
Ve kirlendi dünya.
Maç olduğu günlere asla plan yapmayan, es kaza bir başka iş
denk gelse muhakkak ve muhakkak ikisi arasında maçı tercih eden o kız,
şimdilerde maç günlerini bile karıştırır olmuş durumda.
Değil “büyük” kulüpler, Anadolu kulüplerinin dahi on birini
ezberinden sayacak kadar çok maç izleyen o kız, bu spor artık profesyonel işinin
bir parçası olmasına karşın, “ölmeyecek kadar” oranında takip eder olmuş
futbolu…
İnancını yitirmiş.
Heyecanını kaybetmiş.
Beklentilerini ertelemiş.
Bütün gücünü ve enerjisini o malum seneye ve o senenin
hakkının peşinde koşmaya kilitlemiş.
Futbola dair ettiği her söz, yazdığı her satır muhakkak o
günlere dokunur olmuş.
Kendisine bile sıkıcı gelen bu saplantıya artık alışmış.
Yazık olmuş. 
Hepimize yazık olmuş.
Gamze Bal
gbal@bordomavi.net