Trabzonspor-Fenerbahçe Maç Önü Analizi 
30.01.2020 Forum yöneticilerimizden M.Berke Gayretli, "Trabzonspor-Fenerbahçe Maç Önü Analizi"ni kaleme aldı...
Merhabalar, Fenerbahçe’yle oynayacağımız maç öncesinde birkaç öngörüde ve tahminde bulunmak istedim. 
  1.5 yıllık bir süreçten sonra ilk kez bir büyük maça Ünal Karaman olmadan çıkıyoruz. Bir kere bu baştan birçok şeyi değiştirebilir. Tabii değiştirmeyebilir de. 
  Ünal Karaman’la 2019-20 sezonunda çıktığımız derbi maçlarındaki oyun anlayışımıza bir göz atmak lâzım. Bu sezon deplasmandaki Fenerbahçe, içerdeki Beşiktaş ve Galatasaray karşılaşmalarında geçen senelere nazaran topun hakimiyetini iç fazlaca rakibe verdik. 
  Deplasmandan 1-1’lik beraberlikle döndüğümüz Fenerbahçe karşılaşmasında topa sahip olma oranları %68.5 - %31.5,
İçerdeki 4-1’lik Beşiktaş galibiyetinde %39.3 - %60.7 
  Yine iç sahada 1-1 sonuçlanan Galatasaray karşılaşmasındaysa %39.9’a %60.1’lik bir oranla üç büyük karşılaşmada topun hakimiyetini oyunun bazı bölümlerinde istemlice bazı bölümlerindeyse istemsizce rakibe teslim etmiştik. 
Ünal Karaman’ın değişen kadro yapısıyla birlikte değişen tercihleri de Trabzonsporu daha fazla dikine, geçiş hücumu odaklı ve olabilecek en az pasta rakip kaleye inmesini isteyen bir anlayışa büründürmüştü. Fakat ligin ilk yarısında en fazla gol atan takım olduğumuz gibi geçiş oyununun bir diğer parametresi olan defansif yerleşim ve geçişlerde ciddi sıkıntılar yaşamış, ligin öne geçtikten sonra 14 puan kaybederek en fazla puan kaybeden takımı olmuştuk. 
  Hüseyin Çimşir’in tüm kontrolü eline alması ve teknik direktörlük koltuğunda oturuyor olması burda konuştuğumuz birçok metriği baştan aşağı değiştirebilir. Hüseyin Çimşir’in kendisi çok büyük değişikliklere imza atmayacağını, temel olarak defansif gelişime odaklandığını vurgulasa da Ünal Karaman-Hüseyin Çimşir değişikliklerinin neler getirdiğini veya götürdüğünü ciddi manada test edeceğimiz ilk maç olacak belki de Fenerbahçe karşılaşması. 
Günlerdir medyada Fenerbahçe’nin direkt ve dikine oyunu övülüyor. Trabzonspor karşısında da bu oyunun tercih edileceği söyleniyor ve bu tür yorumları maalesef kafamı nereye çevirsem görüyorum. İşin aslı böyle mi? Bakalım…
Şimdi sizlerle Twitter’da sıkı takip ettiğim Row-Z Report adlı hesabın bir istatistiki verisini paylaşmak istiyorum:
Üstteki tabloda da görüldüğü gibi maalesef futbolun konuşulduğu iddia edilen programlarımızda pek bir araştırma alışkanlığı yok. Trabzonspor, ligin Sivasspor’dan sonra en direkt oynayan takımı. Bu da demek oluyor ki sete en az yerleşen takımlarından birisi Trabzonspor. 
Ancak Fenerbahçe dikine oyunu bu denli tercih etmemiş. Genellikle set hücumuna oturan ve rakibinin açıklarını bu şekilde kollayan bir takım görünümündeler. Bunu anlarken Fenerbahçe’nin %59’luk topa sahip olma oranını temel alıyoruz elbette. Trabzonsporun 18 haftalık performansında topa sahip olma oranıysa sadece 50.5 
Büyük maçların değişkenleri çok olabileceği gibi 2 gün sonraki derbinin bir sorusuna çözüm bulmuş olduk.
Trabzonspor muhtemelen topun hakimiyetini fenerbahçe’ye belli bölümlerde bırakacak ve dikine yaptığı paslarla geçiş hücumlarını düşünecek. Fenerbahçe’yse topa sahip olduğu sürelerde bek kullanımını öne çıkararak Trabzonspor kalesini yüksek toplarla ve yoğun şutlarla tehdit altına almaya çalışacak. 
Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşmasının kilit noktalarından bir diğeri de bana göre şut parametrelerinde yatacak. Bilindiği üzre, Fenerbahçe iç sahada rakip kalede yoğun şut tehdidi yaratan takımlardan biri. Fenerbahçe iç sahada oynadığı karşılaşmalarda MB*maç başına* 22.7 şut çekerken, bu şutların 8.4’ünde isabet sağlayarak lider konuma oturdu. Belki de rakip üzerinde en fazla baskı oluşturan unsurlardan birisi bu denli şut tercihinde bulunuyor olmaları belki de. Bununla bağlantılı olarak, Fenerbahçe’nin “20sn içinde şuta yol açan rakip yarı sahada top kazanma oranı” da bir hayli etkileyici. 
Bu istatistiği oldukça etkin kullandıkları son maç ise Başakşehir maçı oldu. Rakip yarı sahada kazandıkları toplarla bahsettiğim istatistiğe göre 12 şut şansı buldular. 
  Ancak Fenerbahçe’nin deplasman oyunlarındaki istatistiği bu manada aşağı doğru seyrederken Trabzonspor olarak bizim şut ve bu şutlardaki isabet oranımız göz kamaştırıcı. Fenerbahçe’nin deplasmanda kullandığı şut sayısı mb 13.1 ve bunların sadece 4.2’sinde başarıya ulaşabilmişler. Yarı yarıyadan da fazla bir düşüş iç saha ve dış sahada gözlemleniyor. 
  Trabzonspor olarak iç sahada 15.9 mb şut çekerken bu şutların 64.’ünde isabet sağlamışız. Bu, şut kalitemizi ortaya koyan ciddi bir gösterge. Öte yandan ligin en isabetli şut kaydeden oyuncusu da bizde bulunuyor. Bu manada sizlerle 2 istatistiki veriyi paylaşmak istiyorum:
Görüldüğü gibi, Alexander Sörloth’un başını çektiği şut kalitesi metriğinde Trabzonspor lider. Bu da aslında Fenerbahçe’nin iç sahadaki en önemli olan silahlarından birini kullanarak kendisini vurabilmek anlamına geliyor. Zaten iyi yapmakta olduğumuz kaliteli ve isabetli şut denemesini Fenerbahçe karşısında da denemeye devam edersek erkenden yüksek bir skora ulaşmamız mümkün. Bunun elbette sadece bizim şut kalitemizle ilgisi yok. Fenerbahçe ligimizin “defansif xG” anlamında en alarm veren takımlarından birisi. xG oranına göre 16 maç sonunda 17 gol yemeleri beklenirken, yedikleri 21 gol defansif manada beklenenden de fazla gol yedikleri anlamına geliyor. 
Sanırım derbiye dair 2. Kilit nokta diyebileceğimiz noktayı da çözmüş bulunuyoruz. 
Tabii istatistiki verileri kullandığım kadar kendi gözlemlerimi de işin içine katarak harmanlamaya çabalıyorum.
Fenerbahçe’nin 11’inde büyük bir değişiklik beklemiyorum. Özellikle orta alanda Ozan-Luiz Gustavo ikilisini daha uzun süre yan yana izleyeceğiz gibi. Fenerbahçe’nin bu orta ikilisi oyunu onların adına dinamik hale getirirken, ön alan presine de katılabilmelerini sağlıyor. Kanatta da Tolga Ciğerci tercihi devam edecektir. Sağda Tolga’nın pres oyununa orta saha özellikli bir oyuncu olarak ön alanda katılması, kazanılan toplardan sonra da Rodrigues’in derine koşuları Fenerbahçe’nin temel oyun tercihlerinden. 
  Bunun yanı sıra Fenerbahçe oyunu geriden kurarken iki bekini merkeze çok yakın konumlandırıp, geride iki stoperini bırakıyor. Serdar Aziz ve Jailson’un oyun kurulumunda beklerinin yarattığı genişlikten faydalanarak ilk topları Luiz Gustavo’ya yönelik kullandığını gözlemliyoruz. Bu manada oyunu Fenerbahçe alanına yıkabilmek veya yıkmadan topu hızlıca geri kazanabilmek için Fenerbahçe’nin orta ikilisine yüksek baskı göstermemiz önemli bir husus. Bu manada ise Sosa ligin en değerli orta sahası olarak göze çarpıyor:
Fenerbahçe’nin oyunu geriden kuramaması durumunda beklerini de aktif olarak oyuna dahil edemeyeceğini unutmamak lâzım. Rakipte Vedat Muriqi’in etkinliğini Campi’yle veya oynaması halinde Hosseini ile eşleştirerek, hatta gerektiğinde ikili markaja alarak kesebilmek mümkün. Bizim 1. Bölgemize seken topların tehdit yaratıp yaratmaması oranı, Vedat Muriqi’in savunulabilmesi oranıyla paralel seyredecektir. Bizim adımıza Novak’ın ve Nwakeme’nin oynayıp oynamaması belirsizliği elbette can sıkıcı bir durum. Fenerbahçe bu sezon özelinde daha fazla takım oyunu oynamayı benimserken, biz yüksek becerili oyuncuların bireysel performanslarını maksimum faydaya yoğunlaştırmış durumdayız. Bu denli bireysel parlamalara ihtiyacımız varken yine ligin en iyi hücum istatistiklerine imza atmış Nwakaeme gibi bir silahtan faydalanamamak elbette ki geçiş oyunlarındaki tehditkarlığımıza ve kalitemize ket vuracaktır.Bir diğer önemli konulardan bir tanesinin Uğurcan Çakır’ın pas tercihleri olduğunu unutmamak gerek. Uğurcan’ın lig genelindeki oldukça düşük pas isabet sayısı bize topa sahip olma anlamında çoğu zaman bir eksi durum oluşturmuştu. Kaleye düşük ve yüksek tehditli baskılar geldiğinde Uğurcan’ın pas kalitesi oldukça düşüyor ve topların çoğunu ayağımıza geldiği gibi rakibe teslim ediyoruz. Bu durum mental ve fiziksel yorgunlukların önünü açacaktır. Hüseyin Çimşir’in derbi özelinde Uğurcan’dan çok daha fazla soğukkanlılık ve isabetli pas istemesi gerekiyor. Zira topa sahip de olsanız geçiş hücumlarıyla direkt de oynasanız kalecinizden başlayan isabetli pas ağınız yoksa istediğiniz hiçbir başarıya ulaşamazsınız… 
Derleyip toparlamak gerekirse, Jose Sosa’nın iki yönlü özelliği, Badou Ndiaye’nin ön alanda Fenerbahçe orta sahasına göstereceği yüksek baskı ve yapacağı pas arası oranı, performansımıza bir çerçeve oluşturacaktır. Fenerbahçe de tüm maçlarda gösterdiği yüksek topa sahip olma oranına bu maçta ulaşmak istemeyecektir çünkü ligin en tehlikeli geçiş hücumu oynayan takımlarından biri olan Trabzonspora karşı zor anlar yaşamak istemeyeceklerdir. Sivasspor evinde kazandığı 3-1’lik Fenerbahçe karşılaşmasında aslında sarı-lacivertlilerin nasıl çözülebileceğini göstermişlerdi. Orta alana sıkıştırılan, yüksek presle karşılanan Fenerbahçe orta sahası hata yapmış ve kalesine gelen 3 isabetli şutta 3 gol görmüştü. Bu bağlamda orta alanda istediğimiz hakimiyeti kurabilirsek, isabetli şutlarla 2-3 gollük bir performans gösterebiliriz. Orta sahanın onlar adına kaybedilmesi zaten mental olarak oyundan kopmaları anlamına gelecektir. Bu yüzden her zamankinden daha fazla Fenerbahçe takımını koşturmalı ve mevkiiler arasında ciddi kaymalar yaşamalarına sebebiyet vermeliyiz. Ekuban, Sörloth, Sosa, Ndiaye gibi isimlerin geçiş hücumlarındaki pas isabetleri ve kaleye inme becerileri bizi galibiyete götürecektir. Sturridge’in varlığı beni ofansif anlamda sevindirse de acaba bu maçta Fenerbahçe’nin yüksek presiyle karşı karşıya kalırsa olası oyun üstünlüğümüzü de bizden alır mı diye düşünmeden edemiyorum. Şüphesiz ki orta alanları ve defansif hatları, 2. ve 3. bölgemizde sert bir oyun oynamak isteyecektir ve Sturridge’in ikili mücadelelerden kaçınan yapısı alanlaımızın kolay geçilmesine sebebiyet verebilir. Öte yandan Fenerbahçe cephesine önlem alırken, Vedat’a ve Kruse’ye özel önlem almak gerekebilir. Yanı sıra Isla’nın bizim sol koridorumuzu işlemesine müsaade edilmemesi, onların hücum güçlerini sahaya yansıtamamalarına sebep olacaktır. 
Değerli vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkür ediyor, takımımızın günün sonunda sahadan 3 puanla ayrılmasını diliyorum.
Etiketler: